deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu acotr.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu deneme bonusu veren siteler youtube mp3 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Aspasia’nın Hikâyesi

Karyalı Alabandos, bu haftaki yazısında Yazar Bekir Bayraktar ile ilgili yazdı...

Kültür Yayın: 06 Şubat 2023 - Pazartesi - Güncelleme: 06.02.2023 18:44:00
Editör - Kent Sokakları
Okuma Süresi: 9 dk.
596 okunma
Google News

Tiyatro oyunumuzu bitirmiştik. Oyun sonrası bizi köy evine davet eden Betül ve Cihan Akçanal bizlerle ilgilenirken, iki güzel insan geldi; Erhan Bey ve eşi Maria Hanım. Bizlerle sohbet etmeye ve bizlere bulunduğumuz köy hakkında bilgiler vermeye başladılar. Bulunduğumuz köy, Aydın ili, Germencik ilçesi, Mursallı köyüydü.

Bize tarihi kiliseyi gezdirdiler. Farklı hikâyeler anlattılar. Kitapta geçen “Aspasia”nın hikâyesini duyunca duygulanmıştık! Hepimizin gözünden yaş gelmişti.

Bu hikâyeyi yazmak istediğimi söylediğimde, karı-koca bu konuya sıcak baktılar. Daha sonra, çeşitli zamanlarda bir araya gelerek ve onların anlattıklarından yola çıkarak bu kitabı çıkarmaya karar verdim.

Kitabı ham hali ile okuyan Maksut Kesici çok beğendi. Kitap hakkında düşüncelerini şu cümlelerle özetledi:

“Senin kitabında geçen olaylar bana İkarus hikâyesini anımsattı! Toplumda, farklı düşünceler peşinde koşan insanlar, bal mumu ile güneşe karşı uçmak isterler. Bu insanlar, içlerinde bulunan üstünlük hissi ile çok amaçsız davranabilirler. Fakat bu coşkunluk neticesinde büyük acılarla karşılaşırlar! Hem kitabın konusu hem de İkarus hikâyesi Ege Denizi’nde gerçekleştiğinden, bu kitabın kapak resmine kendi yapmış olduğum İkarus heykelinin uygun olacağını düşünüyorum. ‘Hikâye avcısı, Edebiyat kölesi’, sen ne dersin?”

Kitabın çıkmasını sevgili dostum Maksut Kesici göremedi; ne yazık ki kendisini kaybettik! Bana kitap kapağını sunduğu için kendisine minnettarım. Onun için; “Denizler umudun, yıldızlar yoldaşın olsun” diyorum.

BEKİR BAYRAKTAR

9 Eylül 1980 Uşak ili Ulubey ilçesi Çamlıbel Köyünde dünyaya gelmişim. İlkokulu köyde okudum.  Ortaokulu Ulubey ilçesinde okudum. Liseyi Eşme ilçesinde Endüstri Meslek Lisesinde okudum. Lise bitiminde uzun süre Denizli’de fabrikalarda elektrikçi olarak çalıştım. 2003 yılında askere gittim. Askerlik dönüşü kendime iş yeri açtım. 2005 KPSS sınavına girdim. TEDAŞ elektrik teknisyeni olarak çalışmaya başladım. 2008 yılında evlendim. 2009 yılında özelleştirmeden işten çıkartıldım. 2011 yılında uşak adliyesine 4/C personeli olarak işe başladım. 8 ay çalışabildim. İstifa etmek zorunda kaldım. 2012 yılında tekrar KPSS ile Devlet Demir yollarında Uşak ili Banaz ilçesinde tren teşkil işçisi olarak göreve başladım. 2014 yılında kurumun kendi içinde açtığı sınavla Aydın ilinde Tesisler şefliğinde elektrikçi olarak çalışmaya başladım. 2009 İşten çıkarılınca kendimi okumaya verdim. Aynı anda iki üniversiteye başladım. Elektrik yüksekokulu ile Felsefe bölümünü bitirdim. Daha sonra uluslararası ilişkiler okudum. İnsanlarla sohbet etmeye başladım. Birçok köy, kasaba ve şehirlerde insanlarla konuştum. Onların gerçekte yaşamış oldukları hikâyeler beni etkiledi. İnsanlardan dinlediğim hayat hikâyelerini öyküler ve roman halinde yazmaya başladım. Onların yaşamış oldukları zorlukları, ileriki dönemlerde isimlerinin kalması için kitaplaştırmaya çalışıyorum.

Şuan Aydın ilinde ikamet etmekteyim. Evli bir kızım ile hayata devam etmekteyim.

Depremde evini ve işini kaybetmişti. Depremin yarattığı kayıplar ve derin çöküntüler içinde hisleri ile değil duygularıyla hareket ediyordu Erhan. Tüm işlerini bitirmiş, evine doğru yol alıyordu. Tüm mal varlığını yitirmiş, sadece ailesine bakmanın derdine düşmüştü. Eşi, daha önce yaşadığı rahat yaşamdan dolayı, içinde bulundukları bu durum karşısında sürekli Erhan’ı suçluyordu. Erhan’ın eve her gelişinde çekilmez kavgalar oluyordu. Sadece çocukları için sabrediyordu Erhan. Bu evliliğin uzun süre gitmeyeceğini biliyordu. Biraz zamana ihtiyacı vardı. Evde sürekli yokluktan dolayı yaşanan kavgalardan bıkmıştı. Bu bıkkınlık yüzünden de akşamları sürekli alkol almaya başlamıştı. Evine gelir, çocuklarını sever, bir köşeye çekilir ve içerdi. Karısıyla doğru düzgün konuşmazdı. Ne zaman konuşmaya kalksa, söz eskilere dayanır ve olmayacak nedenlerden kavgalar çıkardı. Tüm bunları bildiği için, eşiyle konuşmazdı. Sadece eline tutuşturulan listedekileri alabilmek için çabalayan bir adamdı.

Gündüzleri dalgıçlık yaparak geçimini sağlamaya çalışıyordu. Karısından laf yemeyi, derinlerde vurgun yemeye yeğliyordu. Bıkmıştı kendinden; yokluktan, sevgisizlikten bıkmıştı. Bu hayatın bu şekilde gitmesine imkân yoktu. Bunu sonlandırmak istiyordu. Ya kendini öldürecekti ya da ayrılıp gidecekti. Erhan, zihninde bu sorunları düşünürken, parçalanmış mutluluklar aramaya başladı. Bir türlü bulamıyordu. En son ne zaman güldüğünü, evde şaka yaptıklarını hatırlamıyordu. İstemeye istemeye evine gelmişti yine. Zile bastı; içerden homurtular geliyordu. Kulak asmadı; biliyordu kendine söylenildiğini. Aklına rahmetli babasının şu sözü geldi: “Kadın yoklukta, erkek varlıkta belli olur!” Haklıydı babası, ilk başta anlamsız geliyordu su söz. Yıllar geçince ne kadar doğru olduğunu anladı. Karısı, yoklukta kendini göstermeye başlamıştı. Kapıyı karısı açtı. Erhan’ın ellerine baktı; yine boştu. Bağırmaya başladı. -Yalı kazığı gibi ne duruyorsun be adam; geçsene içeri! Yine eli boş gelmiş! Hiç düşünmez misin bu çocuklar ne yer, ne içer? Boyun posun devrilsin inşallah. Eve boş geleceğine, bir belediye çukuruna düşseydin daha iyi olurdu. Seninle evlendiğimiz güne lanet olsun! -Bir sus hanım! Her gün aynı kavga. Aç değiliz, açıkta değiliz; daha ne istersin! Bizim durumumuzdan daha kötüleri var. Sen onları düşün; bizim yine de bir evimiz var. -Ev mi! Ömrümüzde sanki hiç ev görmedik. Burası tavuk kümesi; iti bağlasan durmaz. Yağmurda çatısı akar, suyu taşıma ile getiririz. Sus; fazla konuşma da gir içeri! Erhan, ses etmeden başını öne eğdi ve içeri girdi. Çocuklarının yanına giderek onları sevmeye ve onlarla oyun oynamaya başladı. Karısı tekrar şikâyete başladı: -Çocuklarla oyun oynayacağına eve yiyecek bir şeyler getir. Bıktık günlerdir aynı yemekleri yemekten. Bizim diğer insanlardan neyimiz eksik? Doğru ya; bizim eve bakan insanımız eksik. Sorsam, tüm suçu depreme atarsın. Depremde boynun altında kalsaydı daha iyiydi! Tüm bu söylenenlere sesini çıkarmadı Erhan ve çocuklarıyla oynamaya devam etti. Kadın tekrar başladı: -Sana diyorum ama hiç üzerine alınmıyorsun. Bu kadar laf ediyorum, sende bir çift laf yok. Sen de biliyorsun suçlu olduğunu. Sana bugün bir posta geldi. Zarfa baktım, gönderen ananmış. -Anam öleli aylar oldu; bunu sen de biliyorsun. -Ben de ona şaştım. Ayrıca zarfın üzerinde “Çanakkale 1. Noteri” yazıyor. -Anamın noterle ne işi olur ki! -Ben nereden bileyim! Sana akıl fikir erdiremedim, bir de ananı mı düşüneceğim! -Düşünme! Sana kalmaz benim anam; sen adabını bozma ve terbiyeni takın yeter. Herkes bizi dinliyor; etrafına bak biraz ve dikkat et. Eve geldiğimden beri dilin durmuyor. Sesini kıs biraz ve şu zarfı ver; ne yazıyor, bakalım. Karısı gider, zarfı getirir ve Erhan’ın üzerine atar. Erhan, sinirle zarfı eline alır. Gayet samimi bir biçimde karısının gözlerinin içine bakar. -Dua et ki benim gibi biri ile evlisin. Askeri okulda bize sabretmeyi öğrettiler; kadına el kalkmayacağını öğrettiler. Yoklukta, zor şartlarda yaşama mücadelesini öğrettiler. Sana katlanışım senin yüzünden değil; askeri okulda öğrettikleri yüzünden sana katlanıyorum. Bu yuvayı bu kötü durumdan kurtarmaya çalışıyorum. Tüm olumsuzluklara rağmen ülkeyi kurtaran koca yürekli insanı düşünüyorum. Her zaman onu örnek aldım. Tüm olumsuzluklara bir yol bularak yaklaştım hayatım boyunca; sana da bundan katlanıyorum. Belki düzelir umudu ile bakıyorum. Şimdi sus da şu mektubu okuyayım. Zarfın yüzüne bakar. Gerçekten Çanakkale 1. Noterindendir ve üzerinde annesinin adı yazmaktadır. Heyecanla zarfı açar. Yazı, annesinin yazısıdır.

Ek Fotoğraflar
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.