deneme bonusu veren siteler deneme bonusu acotr.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu deneme bonusu veren siteler

ALABANDA’ya Su Sağlayan Marsyas Çayı İnce Kemer (Gelin Geçmez Köprüsü) Kargı Kemeri

Karyalı Alabandos, Bu Haftaki Yazısında ALABANDA’ya Su Sağlayan Marsyas Çayı İnce Kemer (Gelin Geçmez Köprüsü) Kargı Kemeri İle ilgili Yazdı...

Kültür Yayın: 18 Mart 2024 - Pazartesi - Güncelleme: 18.03.2024 14:33:00
Editör - Kent Sokakları
Okuma Süresi: 11 dk.
470 okunma
Google News

Aydın İli, Çine İlçesi, Doğanyurt Mahallesi'ne bağlı Araphisar Mevkii'nde yer alan Alabanda antik kentinin kırsal alanı ve kent merkezi arasındaki ilişkiler ve günümüz yansımaları değerlendirilmiştir. Alabanda'da 2011-2013 yılları arasında gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar sonucunda elde edilen veriler, bölgede daha önce çalışmalar yapan araştırmacıların bulguları ve Antik kaynaklardan öğrendiğimiz bilgiler çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Alabanda Territoriumu, Madran Dağı'nın batı ve güney etekleri ile Gökbel Dağı'nın kuzey eteklerindeki yaylaları ve Çine Ovası'nı kapsamaktadır. Alabanda kırsalı gerek günümüzde gerekse Antik Dönemde insanlar için zengin ürünler sunan, suyu bol, arazisi bereketli bir yaşam alanı olmuştur. Bölgenin ılıman iklimi sayesinde, yılın her mevsimi insanlar tarafından tarım, madencilik ve yaşam alanı olarak etkili bir şekilde kullanılan bölge farklı dönemlere ait zengin arkeolojik kalıntılar barındırmaktadır. Bu çalışmada, Alabanda kent merkezi ile çevresindeki kırsal hayat ve bunların izleri, sosyo-ekonomik ve dini yönleri de dikkate alınarak arkeolojik veriler ve antik metinler ışığında ele alınmıştır. Ayrıca, Antik Dönemde bölgede süren yaşamı daha iyi anlamak amacıyla, günümüzde bu bölgede yaşayan insanların kırsal hayatla olan ilişkileri ve bölgedeki Antik Döneme ait bulgular karşılaştırılarak değerlendirilmiştir.

Alabanda kırsalındaki mevcut arkeolojik izler ve kalıntılardan hareketle ve Antik yazarların verdiği bilgiler ışığında, bölgenin Antik Dönemine ait veriler ve bulgular sunulmuştur. Ayrıca, günümüzde bölgede yaşayan Çine halkının kırsala dayalı ekonomik yapısı ve doğayla olan uyumlu yaşam tarzı da dikkate alınarak, Alabanda Territoriumu'ndaki kırsal alan ve kent ilişkisi anlamaya çalışılmış, bu durum aşağıda çeşitli başlıklar altında değerlendirilmiştir. Çalışmanın bir diğer amacı ise, Antik Dönemde Alabanda Territoriumu, günümüzde Çine Havzası olarak anılan bölgedeki Antik Dönemden günümüze kadar izleri korunan kırsal ve kent ilişkileri üzerine değerlendirmeler yapmak, dolayısıyla, sürdürülebilir arkeoloji açısından bu bölgenin önemini ortaya koymaktır. Bu bağlamda Alabanda Territoriumu'ndaki arkeolojik veriler değerlendirilirken, bölgede görülen günümüz uygulamalarından örneklemeler yapılıp, benzer yönler vurgulanarak karşılaştırılmıştır.

Kent Merkezi ve Kırsal

Kent ve kırsal alan arasındaki ilişkileri incelemeden önce, bölgedeki, yani günümüz ismiyle Çine Havzası'ndaki ya da Antik Dönemdeki adıyla Alabanda Territoriumu'ndaki kent merkezi ve kırsal alan olgusu üzerinde durmak faydalı olacaktır. Antik Dönemde Alabanda bölgenin kent merkezi halinde iken, zamanla değişen siyasi ve ekonomik şartlar sonucu, günümüzde Çine İlçe merkezi bölgenin kent merkezi haline gelmiştir. Alabanda Antik Kenti, Aydın ili, Çine İlçesi’nin yaklaşık 7 km. batısında Doğanyurt Köyü'ne bağlı Araphisar mahallesi içinde yer alır. Gökbel Dağı'nın kuzeyindeki tepelerin eteklerinde kurulan kent, Çine Çayı'nın yanı başına konumlanmıştır. Alabanda'daki ilk çalışmaları 1904-1905 yıllarında Halil Ethem Bey gerçekleştirmiştir. Daha sonra, Aydın Müze Müdürlüğü adına Müze Müdürü Emin Yener kentte çalışmalar yürütmüş, 2011–2013 yılları arasında Doç. Dr. Suat Ateşlier başkanlığında çeşitli kazı ve onarım çalışmaları yapılmıştır.

Alabanda, sahip olduğu stratejik konumu ile önemli yol güzergahları üzerinde yer almış, bereketli Çine Ovası'nın sunduğu yaşam olanaklar nedeniyle de havza, erken dönemlerden beri iskân gören yerlerden biri olmuştur. Son yıllarda, Alabanda'ya kuş uçuşu 6 km. mesafedeki ve eski ismi Ancın Köy olan Sağlık Mahallesi'ndeki kaya oyuklarında Latmos-Bafa Gölü kaya resimlerinin benzerleri keşfedilmiş dolayısıyla, Çine Havzası, Alabanda ve çevresinin Neolitik Çağdan itibaren iskân gördüğü ortaya çıkmıştır. Yine, Alabanda'nın yaklaşık 1 km. kuzeydoğusunda, Çine Çayı kenarında, ova düzlüğünde yer alan Tepecik Höyük ise, Demir Çağı öncesi bölgenin durumu hakkında değerli bilgiler vermektedir. Bölge ılıman bir iklime sahip olması, sulak ve tarıma müsait yaylalar ve ova barındırması nedeniyle insanlar için yaşanabilir, bereketli bir coğrafya olmuş, kaya resimleri ve Tepecik Höyük gibi arkeolojik bulgular ise, Alabanda kırsalının erken dönemlerden itibaren aktif şekilde kullanıldığını ortaya koymuştur.

Batı Anadolu'da gelişen siyasi olaylar ve stratejik hamleler çerçevesinde MÖ 4. yy. ortalarından itibaren bölgedeki pek çok yerleşimde karşılaştığımız, kentlerin yeni yerlere taşınması olgusu Alabanda'da da görülmektedir. Kentlerin yer değiştirmesi ya da yeniden inşası gibi bir süreç, yani Knidos, Herakleia, Halikarnassos, Ephesos ve Priene gibi kentlerin yeniden konumlanmasını sağlayan Metropol Kent anlayışı, Alabanda için de geçerli olmuştur. Günümüzde kalıntıları görülen Alabanda antik kentinde yaptığımız araştırmalarda, mevcut yerleşimin MÖ 4. yy.ın ortalarında inşa edilmiş bir sur duvarıyla çevrilerek iskan edildiği tespit edilmiştir. Ören yerinin yaklaşık 2 km. güneyindeki tepe üzerinde erken yerleşim izlerine rastlanmıştır. Ovadan 300 m. yukarıda yer alan bu noktada MÖ 4. yy. öncesine ait işçilikler sergileyen ve oldukça geniş bir alana yayılmış olan sur duvarları görülmekte, bu surların çevrelediği alanlarda erken dönem işçiliği taşıyan çeşitli yapı kalıntıları bulunmaktadır. Sur duvarlarının erken dönem özellikleri sergilemesi ve bu surların olduğu alanlarda erken yapı izleri ve teraslanmış alanlar olması, MÖ 4. yy. öncesi Alabanda yerleşiminin bu noktada olduğunu ortaya koymaktadır. “Eski Alabanda” diye adlandırabileceğimiz bu yerleşim, ticaret ağına dahil olmak adına, ulaşımı kolay olan bir noktaya, bölgeye hakim bir konumda, ova ile yamaçların birleştiği tatlı eğimli bir düzlüğe, Çine Çayı kenarındaki bugünkü yerine taşınmıştır. Böylece dönemin anlayışına uygun olarak, Hekatomnosların kuzeydeki kenti olan Alabanda, korunaklı ama ulaşılması zor dağ zirvelerinden aşağı inip, ova kenarına yeniden kurulmuştur. Söz konusu taşınma işlemi, ana yol ağına dahil olmak için stratejik bir hamle olmakla birlikte, doğanın, özellikle de ovanın ve ulaşılabilir su kaynaklarının daha etkili kullanımı için önemli bir hamle olmuştur. Aşağıda ayrıntılı bilgileri verilen su kaynaklarının kullanımı, madencilik faaliyetleri, ovanın ve kırsalın daha etkili kullanımı sonucunda yeni yerine taşınan kent ekonomik, sosyal ve entelektüel yönlerden gelişip, Karia Bölgesi'nin önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir.

Antik Dönemde yaşanan siyasi, dini ve ekonomik çalkantılar sonucunda pek çok antik kentte ortaya çıkan sıkıntılar ve bunların yansıması olan arkeolojik izler Alabanda'da da görülmektedir. Antik Dönem sonrası kentin neredeyse yarı yarıya küçüldüğü, devşirme malzemelerle yapılmış yeni bir surla çevrildiği anlaşılmıştır. Antik Dönemdeki eski görkeminden, zenginlik ve refahından uzaklaşan kent daha korunaklı ve yaşama müsait olan güney taraftaki dağ yamacına doğru çekilmiştir.

Zaman ilerledikçe, siyasi ve ekonomik şartlar değiştikçe, insanların yeni iş olanaklarına ve yol ağlarına daha yakın yere yerleşme dürtüsü, bölgede de etkili olmuş, kent merkezi ve kırsal alan olgusunda dönüşümünü sürdürmüştür. Çine Havzası özelinde düşündüğümüzde, Tepecik Höyük ile başlayıp, Alabanda kenti ile zirve yapan “kent merkezi anlayışı” günümüzde Alabanda'nın yaklaşık 7 km doğusuna, Aydın-Muğla ana yolu kenarına kaymış, Çine ilçe merkezi, günümüzde havzanın kent merkezi haline gelmiştir. Dolayısıyla, Antik Dönemde Alabanda kenti bölgenin kent merkezi, havzadaki diğer yerler kırsal alan iken, zamanla şartlar değişmiş, günümüzde kent merkezi Çine ilçe merkezi olmuş, Alabanda da kırsal bölgeye dönüşmüştür.

Alabanda Territoriumu sınırlarını kabaca belirtmek gerekirse, doğuda Madran Dağı'nın batı yamaçları, güneyde Gökbel Dağı'nın kuzey yamaçları, batıda Alinda ile Alabanda arasındaki Karpuzlu Çayı'na kadar, kuzeyde ise Topçam Barajı'na kadar uzanan bir alanı kapsamaktadır. Kent merkezinden doğuda ve kuzeyde yaklaşık 15-20 km’lik bir alan, güney ve batıda ise yaklaşık 10-15 km’lik bir alan kentin kırsalı olarak kabul edilebilir. Alabanda'nın sınırlarını daha fazla genişletme mümkün değildir, çünkü güneyde Stratonikeia ve Lagina, güneybatıda Milas ve Labraunda, batıda Alinda, kuzeyde Koskina, Euhippe ve Orthosia, doğuda Bargasa ve Neapolis, güneydoğuda ise Kys ve Hyllarima yerleşimleri yer almaktadır. Dolayısıyla, bu antik yerleşimlerle Alabanda arasındaki mesafeleri dikkate aldığımızda ve Alabanda'nın da içinde olduğu Kuzey Karia Bölgesi'nin topografyası incelendiğinde, Alabanda için olası territorium sınırları yaklaşık olarak bu şekilde yorumlanabilir. Genel hatlarıyla ifade edilen bu sınırlar daha detaya inildikçe tabii ki küçük farklılıklar gösterebilir.

Alabanda Territoriumu'ndaki arkeolojik izler ve kalıntılar, Çine Havzası, Madran Dağı ve Gökbel Dağı gibi bereketli topraklara sahip olan kentin, ilk kurulduğu dönemden, terk edildiği zamana kadar çevresindeki doğal kaynaklardan etkili şekilde yararlandığını ortaya koymaktadır. Geniş tarım alanlarına, bol suya ve değerli maden yataklarına sahip olan bölge, Antik Dönem boyunca kent halkına ve kırsalda yaşayan insanlara ekonomik zenginlik sağlamış ve refah bir hayat olanağı sunmuştur. Nitekim Strabon, Alabanda ile ilgili bilgiler verirken, Alabandalılar'ın büyük bir zenginliğe sahip olduğundan, lüks içinde yaşadıklarından bahseder. Yine, Strabon ve Vitruvius'dan öğrendiğimiz kadarıyla, kent halkı oldukça eğitimlidir, önemli hatipler ve mimarlar yetiştirmiştir. Ayrıca, Alabanda Nekropolisi'nde bulunan lahitler üzerinde ölen kişilerin meslekleri yazmakta; banker, mimar, hekim, öğretmen, boyacı, bahçıvan, sepici, sülük satıcısı, sokak feneri yakıcısı gibi kentte çeşitli iş kollarının olduğu görülmektedir. Alabanda'nın zenginlik kaynağı ve refah düzeyi hiç kuşkusuz son derece bereketli ve zengin bir territoriuma sahip olmasından kaynaklanıyordu.

Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.