Mizah Dergileri
Karyalı Alabandos, Bu Haftaki Yazısında Kahinler Şehri İle ilgili Yazdı...
Bir Bakışta çıktım, yoldan
Didim ve kahinler merkezi Apollon Tapınağı
Didim, doğal güzelliğini bir çırpıda sallayıvermiş bir tatil beldesi. Çok güzel kadınmış, acayip kötü giyinmiş, boyaları yüzüne avuç avuç sürmüş, hafiften akli melekelerini yitirmiş, zavallı yıllarca da yıkanmamış gibi bir durum. Bu kadar güzellik; plajlar, bu doğa, bu kum, bu iklim; sonra böylesi korkunç ötesi apartmanlar… Ege değil de İç Anadolu’nun çirkince büyümüş ama gelişememiş kasabalarına benzer Didim. İnsanın içini acıtır…
O yüzden de yıllardır gitmem. Aynı hissi Kuşadası'nda da duyarım inceden inceden. Hani bir açıda güzelliğe vurulur, bir adım sonra maganda kavgasıyla karşılaşırsınız. Bir tarafta güneş altın sicimler saçarak batarken, yolun karşı tarafında kaçak inşaatlardan oluşan, evler birbirine iyice yapıştırılmış siteler pazarlanır. Üç şerit park etmiş arabalar trafiğe geçit vermez. İşini bilen ve gemisini her mevsimde yüzdüren yurdum insanı, hesaplanan ucuz kazanç, sıfır sistem düşüncesi, çöp yığınları, tarikat olduğu çok belli takkeli yürüyen birkaç kişi, falan filan.
Ads by Kiosked
Tam olarak "Didim nasıl bir his yaratır" diye soracak olursanız da "anlatması zor bir 'ıyyyhhhh' hissi" derim. Böyle bir iç burkulması, biraz yenilmişlik, bir tutam burası bana göre değil, bir kaşık ben buraya ait değilim, bir bardak acıma, bir avuç isyan; isteğe göre de tuz ve karabiber. Tam olarak böyle bir his işte.
Ey kahinler, söyleyin, ne olacak halimiz?
Ancak Didim'e tekrar gittim. Geçen hafta. Merkezde hiç dolanmadım. Milet ve Priene antik kentlerini de değil, sadece Apollon Tapınağı'nı gezdim ve hayal ettim.
Muhteşemdi. O yola sapmaya, azıcık da olsa negatif hislerin canlanmasına değerdi.
Steven Spielberg'in yönettiği Azınlık Raporu filmini hatırlar mısınız? Hani başrolde Tom Cruise vardı. Psişik güçlere sahip kahinler, polis kuvvetleri ile birlikte çalışıyorlardı. İşlenmesi planlanan cinayetleri önceden görüp engelliyorlar, suçlular kıskıvrak yakalanıyordu.
Olağanüstü bir hikâye, efsane bir anlatım tekniğiydi. Şimdi yazarken fark ettim, unutmuşum filmi. Yeniden seyretmenin zamanı belki de.
İşte o filmdeki kahinler, ‘yarı insan yarı öbür taraftan gelmiş canlılar’ın esin kaynağı, burası. Apollon Tapınağı. Daha doğrusu birisi burası. O dönemlerde dünyanın iki en önemli bilicilik merkezi var ya: Delfi Tapınağı ve Apollon Tapınağı.
Hristiyanlıktan önceki dönemde, dünyanın o dönemki tüm liderlerinin ziyaret ettiği bir merkezmiş burası. İnanca göre kehanet gücü çok yüksek olan bir merkezin çevresinde inşa ediliyor tapınak. M.Ö. 494 yılında, Pers istilasıyla yerle bir oluyor. M.Ö. 300'lerde, Makedon Kralı Büyük İskender döneminde tekrar aynı işleviyle inşa ediliyor.
Sonraki yıllarda dönemin büyük imparatorları, sayıları artan Hristiyanların, pagan inancını bozdukları gerekçesiyle, 'Pythia' adı verilen kadın tapınak kahinlerinden yardım alıyorlar. Devrin bu en önemli bilicilik merkezlerinden biri, haliyle dünya devlerinin de uğrak noktası oluyor.
Apollon Tapınağı yıllar içinde defalarca yıkılıyor, yeniden yapılıyor, sonra tekrar yıkılıyor. Aslında inşası hiçbir zaman tam olarak bitmiyor. Ama yüzyıllar boyunca tiyatrosunda oyunlar oynanıyor, yarışmalar düzenleniyor. Dünyanın merkezi kabul edilen bu küçük nokta, çok lidere, çok insana yol gösteriyor. Kendilerini mümkün olduğunca duru tutmaya çalışan ve dış dünyayla ilişkilerini tamamıyla kesen kahinler, yaşadıkları bu merkezde danışanlara yardım ediyorlar.
Ne yazık ki tapınakla ilgili çok sayıda kaynak yok. Yine de olan kadarıyla bulup okuduklarım, başımı döndürmüştü. Bir taraftan dini merkez ve dini başkan, öbür taraftan da bilicilik merkezi başkanı ve kahinler var. Kapıda "rahibe" denen, çok saygın kabul edilen kadınlar bekliyor. Bir nevi çile dolduruyorlar. Ama onlar aynı zamanda fahişelik de yapıyorlar. Ancak dediğim gibi, toplumda çok saygı görüyorlar.
Nerede okumuştum acaba? Kaynaklarımı da kaybetmişim. Kitaplarım karışmış; her bilgim kaybolmuş gibi hissediyorum…
Neyse, tapınakta adaklar adanıyor, gelecek tekrar tekrar şekilleniyor. Aşk, gözyaşı, zenginlik, otorite kavgaları burada dilleniyor. Önümüzdeki yaşanması muhtemel günler, kahinlerin sanal perdesinden, ziyaretçilere yansıyor…
KAYNAK T 24 Fatih Türkmenoğlu | Yola çıktım, yoldan çıktım
Tarihi, mimarisi, yapılarıyla Aydın’ın Söke ilçesinde Yeni Hisar köyü sınırlarında bulunan Didyma Antik Kenti ülkemizde ören yerlerinin başında gelir.
Binlerce yıldır yıkılmadan ayakta duran Antik İonya 12 şehirden oluşur. Bu şehirler Didyma, Ephesus, Miletos, Priene, Melia, Myus, Lebedos, Kolophon, Teos Klazomenai, Erythrai, Phokaia, Khios'dır. Antik çağlarda bir kehanet merkezi olan Didyma’nın ağızdan ağza gelen hikayesi ise asırlarca devam edecektir bence. Hikâyeye göre ikizler ya da ikiz tepeler anlamına gelen Didyma isminin, bölgede tapınakları bulunan, iki kardeş Apollon ve Artemis'e atfen söylendiği düşünülmekte. Biliciler (Kahinler) şehri olarak ünlenen şehir, günümüzde denize 4 kilometre uzaktadır. Ama zamanında Panormos adını verdikleri büyük gemilerin yanaşacağı bir limanları varmış. Miletos’tan gelen, mermer döşeli iki yanında yatan aslan ve oturan adam heykelleri bulunan kutsal yola bağlanan Didyma, antik çağlarda bir kehanet merkezi konumundaymış. Bugün Didyma’ya ulaşmak için ise en konforlu yöntem yolcu360’tan araç kiralamak. Sistemine kayıtlı çok sayıda Didim rent a car firmaları arasından dilediğiniz aracı seçerek bu tarihi alanı keşfedebilirsiniz. Ephesos’ta (Efes) Artemis Tapınağı, Didyma'da ise Artemisin ikiz kardeşi Apollon’un boyutları 109 x 51 metre olan tapınağı bulunmaktadır. Apollon paganist inanışında kehanet, güneş, müzik ve sanat tanrısıdır. Efsaneye göre tanrı Apollon, Didyma'da çoban Brankhosa rastlamış, ondan çok hoşlanmış ve ona biliciliğin (kehanetin) sırlarını vermiş. Brankhos ise karşısına çıkan defne ormanı ve su kaynağının bulunduğu yerde Apollon Tapınağını kurmuş. Apollon Tapınağı, Artemision ve Sisam'da ki Hera Tapınağıyla beraber Helenistik çağın en büyük üç tapınağından biri olmuş ve yapılan son kazılarda bu şehrin sadece bir kâhin merkezi değil aynı zamanda yoğun bir yerleşim yeri olduğu bulgularına rastlanmış. Apollon Tapınağı ve Medusa’ya hayran kaldığım Didyma Antik Kentinde Kutsal Yol denilen 6 metre genişliğindeki bir yol bulunuyor. Bu yolun büyük bir kısmı hala toprak altında olan yolda zamanında bir sürü heykel bulunuyormuş. Ama 1858 yılında Newton adlı bir İngiliz bu heykellerin çoğunu British Museuma götürmüş. Maalesef o zamanlardan beri bir şekilde koruyamadığımız ve hala kaybettiğimiz bir sürü değerimiz var. Ama bu hala, dünyada ülkemiz kadar bereketli topraklara ve değerlere sahip olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Ülkemizin en özel tarihi alanlarından biri olan Didyma Antik kentini müze kart ile ücretsiz bir şekilde ziyaret edebilirsiniz. Mizah Dergileri