Zavallı Marsyas...
Karyalı Alabandos, Bu Haftaki Yazısında Marsyas İle İlgili Yazdı...
Üzümün, şarabın, esrikliğin ve tiyatronun Tanrısı Dyonisos’un şölenlerinde, eğlencelerinde de sıkça gördüğümüz “Satyr”lerden biridir Marsyas. Ancak hikâye Marsyas’la değil Athena ile başlar...
Yunan mitolojisinin akıl ve savaş Tanrıçası Athena, günün birinde bir erkek geyiğin kemiklerinden o güne kadar bilinmeyen bir enstrüman yapar, bu; sesi insanı dinlendiren “Aulos”, çift flüttür aslında...
Kendi yaptığı bu ensturmanın sesini o kadar beğenir ki, Olymposlu bütün Tanrı ve Tanrıçalara göstermek ister ve biraraya geldikleri bir şölende flütünü çalarak onlara güzel bir dinleti sunar. Ancak Aphrodit ve Hera flütü çalarken yanakları şiştiği için çok komik ve çirkin göründüğünü söyleyerek onunla dalga geçmeye başlarlar. Bunun üzerine flüt çalarken bir su birikintisinde kendi yansımasına bakar. Gerçekten de yanakları şiştiği için komik göründüğünü gören Tanrıça buna çok sinirlenir ve hıncını flütten alır, onu fırlatıp atar. Bununla da kalmaz flüte de, onu bulup çalacak olanlara da lanet okur...
İşte tam da burada başlar Marsyas'ın hikâyesi...
Başına geleceklerden habersiz, ormanda Ana Tanrıça Kybele ve Doğa Tanrısı Pan’a ilahiler söyleyip dans ederek gezen Marsyas’ın ayağı Athena'nın lanetlediği flüte takılır. Bu enstrümanı alıp çalmaya başlayan Marsyas zamanla o kadar ustalaşır ki, çeşitli şarkılar, ilahiler besteleyerek ormandaki tüm canlıları müziği ile mest eder...
Bir süre sonra kimilerine göre Marsyas’ı dinleyenlerin onu övmeye doyamamalarını müziğin Tanrısı Apollon kendisine bir saygısızlık olarak değerlendirdiğinden, kimilerine göreyse Marsyas bu yeteneği ile övünmenin dozunu kaçırıp Apollon’dan bile iyi bir müzisyen olduğunu söylemeye başladığından Apollon çok sinirlenir ve Marsyas’ı bir düelloya, yani müzik yarışmasına davet eder. Öyle ki, kazanan kaybedene istediği cezayı verecektir....
Marsyas müzik konusundaki yeteneğine o kadar güvenir ki, bir Tanrı’nın düello davetini kabul etmenin ne gibi sonuçları olacağını akıl edemez...
Böylece mitolojik de olsa, tarihin belki de ilk müzik yarışması, bazı kaynaklara göre ilham perileri “Musalar”ın ve “Kral Midas”ın jüriliğinde gerçekleşir. Marsyas flütüyle harika bir ezgi çalar ve herkesi büyüler. Tabi ki Apollon da liriyle muhteşem bir resital sunarak Marsyas’tan geri kalmaz. Musalar aralarında ikiye bölünür, beşi Apollon derken,dördü Maryas'tan yana oyunu kullanır,bütün gözler Midas'a çevrilir,maalesef ki verdiği oy Apollon'nun hiç hoşuna gitmez, çünkü sonuç beraberliktir.
Ve kurnaz Apollon, ortaya çıkan eşitliğin bozulması için yarışmacıların enstrümanlarını bir kere de tersten çalarak müzik yapmalarını önerir. Marsyas, ya yine kendine güvenden, ya akılsızlığından ya da belki hiddetlenen Tanrıya hayır diyemediğinden bu meydan okumayı kabul eder...
Lirini döndürüp çalmakta herhangi bir zorluk yaşamayan Apollon’a karşı flütü tersten çalmaya çalışan Marsyas’ın doğal olarak hiç bir şansı yoktur. Bu durumu yarışmayı kazandığının göstergesi olarak ilan eden Apollon, Marsyas’a ceza olarak onu bir ağaca bağlayıp canlı canlı derisini yüzer...
Marsyas’a verilen bu vahşice cezaya gönülleri dayanamayan Mousaların, onun için akıttıkları gözyaşlarıyla bu günkü “Çine çayı”nın var olduğuna inanılır...
Bu öyküyü Romalı yazar Ovidius da müthiş eseri Dönüşümler “Methamorphosis”de şiir olarak anlatılmıştır. Yine Ovidius bir başka eseri olan “Roma Şenlikleri Takvimi” nde de olayı Athena’nın ağzından şiir olarak aktarmıştır...
Şüphesiz ki, Yunan mitleri hep eğlenceli anlatılar değildi. Bazıları yaşanmış olaylarının toplumsal bilinçaltında karşılıkları olan figürlerle temsili, bazıları ise Yunan anlam dünyasını oluşturan kavramların açılımları ve birbirleri ile ilişkisini anlatmak için kullanılan araçlardı...
Apollon gibi erkek güzelliğinin temsili olan bir figür ile Marsyas gibi zaten biraz çirkince olan bir satyrin bir de eli kolu bağlanmış, derisi yüzülürken acı içindeki görünüşü keskin ve dramatik bir tezat oluşturması sanat tarihinde birçok ressam ve heykeltraşa ilham vermiş, birçok esere konu olmuştur...
*Konuyu en güzel anlatan eserlerden biri,Louvre Müzesi'nde bulunan Apollon ve Marsyas Lahitidir. MS 290-300 civarına tarihlenen bu Roma dönemi lahitinin sanatçısı bilinmiyor. Lahit İtalya'nın Toskana bölgesinde, 1853 yılında bulunmuş. Lahit üzerinde öykünün harika bir anlatımı var. En solda kalkanı ile Athena duruyor, herhalde öykü onunla başladığı için. Daha sonra “aulo”suyla maharetini sergiliyen Marsyas var, Marsyas ve Apollon'un arasında kulak kabartmış bir Mousa duruyor. Onun sağında Apollon sanki kıskançlık ve kızgınlıkla Marsyas'a bakarken sırasının gelmesini bekliyor. Apollon'un sağında bir Mousa daha ve yerde uzanan Nehir Tanrısı görülüyor. Aradaki olaylara tanıklık eden figürlerden sonra, en sağda yarışmayı kaybeden Marsyas tekrar, derisi yüzülürken tasvir edilmiş...
*Konuya ilişkin tablo ise, Hollandalı ressam Charles Andre Van Loo tarafından 1734-1735 yılları arasında tamamlanmış, “Marsyas Flayed by the Order of Apollo” adlı eser özel koleksiyona dâhildir...
Azra Erhat/ Mitoloji Sözlüğü-S/200...
SEDEF DİNKÇİ... Acının ve gözyaşının efsanesi; MARSYAS
Çine'den Muğla yönüne giden herkesin dikkatini çeken ilginç kayaların mitolojik bir öyküsü var. Müzik Tanrısı Apollon'a flütüyle kafa tutan Marsyas'ın acı hikâyesi herkesi hüzünlendirecek.
M Marsyas, Yunan Mitolojisinde armoninin mucidi Hyagnis‘in oğlu Frigyalı kökenli bir satir (silenos) olup, ustalıkla çaldığı iki borulu kavalı ise tanrıça Athrna'nın icat ettiğine inanılmaktaydı. Flütü bir geyik kemiğini delerek icat edip çalan tanrıça Athena, bir ırmakta yanaklarının şeklinin aksini görünce veya bu durumu Hera ve Aphrodite tarafından alay konusu yapılınca bozulduğunu düşünerek enstrümanı fırlatıp atmış, bulacak olanı da lanetlemiştir (Pausanias x.30.9).
Marsias veya Marsyas Efsanesi
Olaydan haberi olmayan Marsyas adlı çoban kırlarda dolaşırken flütü bulmuş, çalmaya başlayınca sesine hayran kalmış, kısa sürede enstrümanı büyük bir beceriyle kullanmayı başlamıştır. Marsyas’ın ünü müziğin tanrısı Apollon‘a kadar ulaşmış, çoban daha iyi müzisyen olduğu iddiasıyla kendisini kıskanan tanrıya meydan okuyunca Kral Midas başkanlığındaki bir heyet önünde kazananın kaybedeni cezalandıracağı bir yarışma gerçekleştirilmiştir. Apollon liriyle muse korosu eşliğinde ezgilerini çalarken, Marsyas kavalıyla altta kalmamış, jüri Apollon’un öfkesinden korkarak oyunu Apollon’dan yana kullanma eğilimindeyken, Kral Midas adil davranarak iki puan sayılan oyunu Marsias’a vererek çoban ile tanrının berabere kalmasını sağlamıştır. Bunun üzerine bir söylenceye göre liri tersten çalmış bir başkasına göreyse lir çalarken şarkı söylemeye başlamış ve rakibinden yaptığını kavalla gerçekleştirmesini istemiştir. Kavalı tersten çalamayan ya da kaval çalarken şarkı söyleyemeyen çoban yenilince, Frigya’da Calaenae yakınlarında bir mağarada bir çam ağacına astırıp diri diri derisini yüzdürüp öldürmüş çobanın kanından Marsyas nehri (Çine Çayı) oluşmuştur (Apollodorus, Bibliothekei. 4.2; Xenophon Anabasis, 1.2.8). Tanrının öfkesi çobanın ölümüyle yatışmamış ayrıca kendisine oy vermeyen Midas’ı da iyi işitmediği iddiasıyla kulaklarını uzatıp eşek kulaklarına çevirmiştir.
Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016
***Marsyas Heykeli MÖ 3.
2. yüzyıla ait bir eserin Roma Dönemi kopyası. İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde sergilenmekte olan eser Tarsus/Mersin'de bulunmuştu