18 Mart 2024 - Pazartesi

8. Yargı Paketinin Değerlendirilmesi

8. Yargı Paketinin Değerlendirilmesi

Yazar - Cengiz Ayözen - Avukat, Arabulucu
Okuma Süresi: 8 dk.
258 okunma
Cengiz Ayözen - Avukat, Arabulucu

Cengiz Ayözen - Avukat, Arabulucu

- 0532 643 45 27
Google News

1. Bölüm

8. Yargı paketi yazımızın konusu. Paketin içeriği incelendiğinde genel olarak amaçlanan ve yapılmasında gerekçe gösterilen işler Türk Hukuku’na ve Türk Yargı sistemine erişimin etkin bir şekilde sağlanması ve hukukun yaşadığı sorunlara çözüm odaklı yaklaşım olduğu düşünülebilir. Anayasa Mahkemesi’ne iptal konusu olan ve Anayasa Mahkemesince iptal edilen maddelerin yarattığı hukuk ve kanun boşluğu sonucunda çıkan düzenlemeler de ayrıca ve özellikle gündeme alınmıştır.

Teklifle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile bazı kanunlarda düzenleme yapılarak kanun yolları bakımından "gün" olarak belirlenen sürelerin "hafta" ve "ay" şeklinde değiştirilmesi öngörülmektedir. Böylelikle ceza muhakemesi hukukundaki süreler ile medeni usul hukukundaki süreler arasında uyum sağlanmakta ve hak arama yollarının kullanılmasında kişilerin olası hak kayıplarının önlenmesi hedeflenmektedir. Ayrıca, hak arama hürriyetinin daha etkin kullanılması, hukuki güvenliğin güçlendirilmesi ve hak kayıplarının önlenmesi amacıyla kanun yollarına ilişkin başvuru sürelerinin, hükmün tefhimi yerine gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlamasına yönelik düzenlemeler yapılmaktadır.

ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAYICI CEZA ARTIK KISITLAMA SEBEBİ DEĞİL

TMK 407. Maddesini düzenleyen özgürlüğü bağlayıcı cezanın kısıtlama sebebi olarak düzenlenmesini Anayasa Mahkemesince iptal edilerek gerekçede; ayırt etme gücünü haiz ve herhangi bir vasi atanmaksızın kendi işlemlerini yürütebilecek durumda bulunan kişilerin haklarında sadece özgürlüğü bağlayıcı ceza verilmiş olmasını, doğrudan doğruya bir kısıtlama nedeni sayan hükmün, Anayasanın mezkûr maddelerine aykırı olduğunu belirtmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesi göz önüne alınarak yapılan 8. Yargı Paketi düzenlemesiyle, ceza infaz kurumunda bulunma hali doğrudan doğruya kısıtlama nedeni olmaktan çıkarılmaktadır. Ergin kişilerin fiil ehliyetinin bulunduğundan hareketle iradeleri ön plana çıkarılarak kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan hükümlünün kısıtlanması esas olarak kendi isteğine bırakılmaktadır. Ancak, toplam beş yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazı bakımından hükümlünün kısıtlanması hususunda vesayet makamına yani Sulh Hukuk Hakimine takdir hakkı verilmektedir. Toplam beş yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişinin bu durumu, vasi atanmasına ilişkin isteği bulunmasa dahi cezayı yerine getirmekle görevli makam tarafından derhal vesayet makamına bildirilecek, vesayet makamı, kişiliğinin veya malvarlığının korunması bakımından gerekli görmesi halinde kişiyi kısıtlayabilecektir.

Ergin bir kişi hakkında 1 yıl veya daha fazla süreli özgürlüğü kısıtlayıcı ceza verilerek cezasının infaz edilmesi amacıyla ceza infaz kurumuna sevk edilmesi TMK 407’ye göre kısıtlama sebebidir. Cezaevine konulan kişinin kısıtlanması hükmünün temelindeki en büyük faktörlerinden biri hükümlünün dış dünya ile ilişiğinin kesilmesinin dezavantajlarından ve kişisel menfaatlerinin korunması ihtiyacı olmuştur. Kişinin menfaatine uygun işleri cezaevinden yapması pek mümkün olamayacağından dışarıda hükümlüyü temsil eden bir vasinin olması, yapması gereken işlemleri vasi aracılığıyla yaptıracak olması cezaevinde bulunan dış hayatla ilişkisi kesilen hükümlünün yararına olacaktır. Kısıtlanma ve kendisine vasi atanması kurumunun, cezaevinde cezasının infazı için bulunan hükümlünün insiyatifinde bulunması kamu yararı için tehlike oluşturabilecek niteliğe erişebilir. Ancak kişinin kısıtlanmasının vesayet makamınca detaylı bir şekilde incelenerek ve araştırılarak böyle bir tehlikenin önüne geçilebilir. İlgili konuda düzenleme yapılmış ve yazımızın konusu olan 8. Yargı Paketinde yer alan yukarıda açıklanan konuyla ilgili maddelere göre 5 yıl veya daha fazla hapis cezasına mahkûm olan hükümlünün kısıtlanması vesayet makamının takdirine bırakılmış 5 yıl ve daha az hapis cezasına mahkûm olanların kısıtlanmasının ihtiyari olacağı düzenlenmiştir. Ancak her iki halde de ayrım yapmayıp kişinin hapiste olduğu süre içerisinde korunmaya ihtiyacı olup olmadığına bakılmalı ve ancak onun korunma ihtiyacı içerisinde bulunduğu vesayet makamınca takdir edilirse kısıtlanarak vesayet altına konulmalıdır.

HEKİM ÖN RAPORU İLE SAĞLIK KURULUŞUNA YERLEŞTİRİLEN KİŞİYE İTİRAZ HAKKI

Akıl Hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden Bulaşıcı Hastalığı olanlar hakkında;  4721 sayılı TMK’nın 436. maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yer alan "ve gerektiğinde kişi, hekim ön raporu üzerine en fazla yirmi gün süreyle sağlık kuruluşuna yerleştirilebilir." ibaresi Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde, hekim ön raporu üzerine sağlık kuruluşuna yerleştirilen kişinin bu yerleştirme kararına karşı başvurulabileceği herhangi bir yol öngörülmediğinden ve bu konuda başvuru imkânı sağlayan başkaca bir yasal düzenleme de bulunmadığından kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı sınırlanan kişiye aşırı külfet yüklendiği ve kuralla getirilen sınırlamanın orantılı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Teklifle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararında belirtilen gerekçelere uygun bir şekilde hekim ön raporu üzerine sağlık kuruluşuna yerleştirilen kişinin bu yerleştirme kararına karşı başvurabileceği bir itiraz mekanizması oluşturulmakta ve söz konusu (6) numaralı bent yeniden düzenlenmektedir. Buna göre resmî sağlık kurulu raporunun alınabilmesini temin amacıyla gerektiğinde kişinin, hekim ön raporu üzerine en fazla yirmi gün süreyle sağlık kuruluşuna yerleştirilebileceği, yerleştirme kararının derhal ilgiliye ve yakınlarına bildirileceği, ilgili ve yakınlarının bu karara karşı bildirimden itibaren on gün içinde denetim makamına yani Asliye Hukuk’a itiraz edebileceği ve nihayetinde itirazın denetim makamınca ivedilikle karara bağlanacağı hükme bağlanmaktadır.

Doktor raporu ile kişinin sağlık kuruluşuna yerleştirilmesi ve kişiye bu konu hakkında bir itiraz hakkı tanımayan ve itiraz mekanizmasının ilgili durumda işlememesi TMK ilgili madde hükümleri kişilerin en temel hakkı olan özgürlüğüne aykırı bir durum oluşturmuştur. Kişiye bu konuda itiraz edeceği bir makamın öngörülmemiş olması Anayasada güvence altına alınmış olan hak arama hürriyetine elbette aykırıdır. Bu kuralla getirilen bir hak sınırlaması sınırlama ve hak dengesinde bir orantısızlık meydana getirmiştir. Anayasa Mahkemesinin ilgili iptal kararının gerekçesi, devletin yükümlülüğü olan kişilerin hak ve özgürlüklerini koruma görevi ile de bağdaştığından TMK’nın ilgili maddesinin düzenlenmesi açıkladığımız gerekçeler ve iptal kararının gerekçeleri bakımından yerinde olmuştur.

Gelecek yazımızda 8. Yargı Paketinin Ceza Maddeleri üzerinde durmaya devam edeceğiz.

Yazının hazırlanmasında emeği geçen Stajyer Avukat Beyza Alıcı’ya sonsuz teşekkürler. Sağlıklı, neşeli ve mutlu günler diyoruz. Şimdiden Ramazanınız Mübarek olsun.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.