BOŞANMA DAVALARINDA ÖNEMLİ GELİŞMELER
19 Nisan 2024 günün Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile Türk Medeni Kanunu’nun 166. Maddesinin 4. Fıkrası iptal edilmiştir.
Cengiz Ayözen - Avukat, Arabulucu
- 0532 643 45 27Bugünkü yazımızı Anayasa Mahkemesi’nin ilgili madde fıkrasının iptal kararının gerekçesini açıklamak ve hukuki yönden tartışmak adına değerli okurlar ile buluşturuyoruz.
Evlilik birliğini kuran eşler ancak mahkeme kararıyla boşanma fiilini gerçekleştirebilir. Bu kapsamda Türk Medeni Kanun’un 161 ve devamı maddelerinde boşanmaya sebebiyet veren fiilleri düzenlemiştir. Bu sebepleri sıralayacak olursak Zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışta bulunma, küçük düşürücü suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme, evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek adına evi ve eşi terk etme, eşlerden birinin akıl hastalığının bulunması sebebiyle evlilik birliğinin sürdürülmesi eşlerden beklenemeyecek derecede olması, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi boşanmaya neden olan Kanun maddelerini söyleyebiliriz.
4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un 166. Maddesinin birinci fıkrasında evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmelerinin kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olması durumunda eşlerden her birinin boşanma davası açabileceği, üçüncü fıkrasında ise evliliğin en az 1 yıl sürmüş olması durumunda eşlerin birlikte başvurması ya da eşlerden birinin diğer eşin boşanma davasını kabul etmesi durumunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılacağı kabul edilmiştir.
İtiraz konusu madde fıkrasına geldiğimizde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 166/4’e bakılacak olursa; “Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.” denilmiştir. Hüküm uyarınca boşanma davası reddedildikten sonra ret kararın kesinleşmesinden itibaren 3 yıl geçmesi halinde ortak hayat yine de kurulamamış ise evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılarak eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilecektir. Bu kural 3 yıl sonra taraflardan birinin açtığı boşanma davasında evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını taraflar ispat etmek zorunda kalmayacak, karine olarak kabul edilecektir.
Anılan kural sebebiyle eşlerin uzun sürede ancak boşanabilmeleri, 3 yıllık sürenin adil olmayışı ve devletin temel amaç ve görevleri ile bağdaşmadığı, Anayasa’da düzenlenen temel hak ve özgürlüklerine aykırı olduğu ve çeliştiği, kuralda söz edilen 3 yıllık sürenin evlilik dışı ilişki yaşamalarına neden olduğu ve devletin aile birliğini koruma yükümlülüğünün de ihlal edildiği belirtilerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un 166/4. Maddesinin iptali istenmiştir. Evlilik birliğinin kurulmasını istemek kadar boşanmak istemek de hayatın bir parçası, özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi gereken olağan bir istektir. TMK 166/4 bu isteğe ve özel hayatın gizliliği hakkına yönelik bir sınırlama öngörmektedir.
Anayasa’nın 41. Maddesinde “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar” denilmiştir. Aile kurumu Anayasa’da devletin koruması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir. Ailenin korunması fikri ile Türk Medeni Kanunu’nda maddeler düzenlenerek aile birliğinin kurulması, yaygınlaştırılması ve kolaylaştırılması amaçlanmıştır. İptali istenen hüküm devletin bu yükümlülüğüne ilişkin olarak aile kurumunun ayakta tutulmasını hedeflendiği görülmektedir. Ancak hedeflenen amacın ayrıca Anayasa’nın 13. Maddesinde düzenlenentemel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasında göz önünde tutulması gereken ölçülülük ilkesi ile de bağdaşması gerekir.
Aile kurumunun Anayasal önemi de göz önünde bulundurmak suretiyle boşanmaya ilişkin usul ve esasları düzenlemek konusunda kanun koyucunun takdir yetkisi vardır. Kanun koyucunun takdir yetkisi var ise de boşanma kararı verilebilmesini zorlaştırmaması ve evlilik birliğini yeniden kurmak istemeyen eşlere makul olmayan süreler boyunca evlilik birliğini devam ettirmeye zorlamaması gerekir. İptali istenen kural gereği boşanma kararı verilebilmesi için daha öncesinde açılan boşanma davasının olması ve bu davanın kesinleşmesinden itibaren 3 yıl geçmiş olması gereklidir.
Türkiye’nin yargı sürecine bir bütün olarak bakıldığında bu kapsamda hükümle birlikte boşanmanın çok uzun sürelerde gerçekleştirilebildiği, yargılamanın çok da makul olmayan sürelerde sonuca ulaştırıldığını söylemek mümkündür. 3 yıllık sürenin ret kararının kesinleşmesinden itibaren olduğuna da dikkat çekmek isteriz. Takdir edersiniz ki taraflar İlk Derece Mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yoluna başvurabilmektedir. Bu başvuru ile kararın kesinleşmesi durur ve yargılama süreci devam eder. Karar kesinleşmediği için 3 yıllık süre başlamaz ve kararın kesinleşmesi de uzun bir zaman alır. Ortak hayatın yeniden kurulamadığı evliliklerde ikinci bir boşanma davasını açmak isteyen eşlere uzun bir süre boyunca beklemeyi zorunlu kılmakta ve eşler büyük zorluklar çekmektedir. Yukarıda saydığımız Anayasa Mahkemesince gösterilen gerekçeler ışığında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/4. Fıkrası iptal edilmiştir. İptal edilen hüküm 19 Ocak 2025 tarihinde yürürlüğe girecektir.
Bekleme süresinin bu kadar uzun olmayacağı bir düzenleme yapılmasını bekliyoruz. Bu kapsamda boşanma kararı verilebilmesini zorlaştırmaması ve evlilik birliğini yeniden kurmak istemeyen eşlere makul olmayan süreler boyunca evlilik birliğini devam ettirmeye zorlamaması gerekli ve önemlidir.
Sevgili Stajyerim Stj. Av. Beyza Alıcı’ya çalışmaları için sonsuz teşekkürler. Sağlık ve neşe diliyoruz. Saygılarımızla
Av. Arb. Cengiz Ayözen