07 Kasım 2023 - Salı

Aydınlanma Yol-Culuğ-U: Cumhuriyet

"1937 Atatürk çok hasta; doktorlar 'gitmeniz intihar' diyor, ama O, 'hayır' diyor, 'halkın morali bozulur, kutlamalar olacak ve ben gideceğim..."

Yazar - Hasan Öğdüm
Okuma Süresi: 7 dk.
308 okunma
Hasan Öğdüm

Hasan Öğdüm

hasanogdum@gmail.com - 0532 325 07 86
Google News

“Düşüncede dogmatiklik sanıldığından çok daha yaygındır. En basitinden kendimizde ufak bir yoklama yaparak farkına varabiliriz bunun. Kendi kültür dağarcığımızdan, kültür tarihine mal olmuş kişi isimleri, yapıt isimleri çekip bunlar üzerine bildiklerimizi birkaç tümceyle ifade edelim. Sonra bu ifadelerimizin üzerine, çok değil sadece biraz eleştirel bir tutumla eğilelim. Dogmatiklik denen düşünce kanserinin bunlara, az ya da çok mutlaka bulaşmış olduğunu göreceğiz.” (¹)

Toplumumuzda bu, “Atatürk” için de böyledir. Kuruluştan (Cumhuriyet) bugüne, hemen her siyasal eylem ve düşüncenin Atatürk ve Atatürkçülüğü kendilerine şiar (!) edindiklerini, dillerinden düşürmediklerini, en Atatürkçü’nün kendileri olduklarını hep gördük. Hatta Atatürk’le ve Atatürkçülükle hiç alakası olmayan, fikirleri taban tabana zıt olup da Atatürk’e ve Atatürkçülüğe nasıl sığındıklarına da çok şahit olduk. Bilinmelidir ki, hiçbirinden yana değiliz.

Ruha (öze) sinmeyenin, ağıza yakıştığı görülmemiştir.

Cumhuriyet bir aydınlanma yoludur; aydın bir insanın yolculuğudur. Atatürk’ün en büyük devrimi, en büyük eseridir.

O (aydın insan), gerçek ışığa ulaşmak ister. Hakikate ulaşacak olanlarsa yalnızca hür dimağlardır. Özgür olmayan bireyler için aydınlık hep aynı uzaklıktadır; çok uzaktır. Çünkü özgür bireyin aklı çalışır. Kimseye biat etmez ve hiçbir şeye tabi olmaz.

Bilinen antik dönemden günümüze aydınlanma sürüyor ve bu böylece devam edecektir.

***

Çokça bilinen ve birçok yerde bir motto gibi kullanılan “Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.” ifadesinden çıkan bir genel kanı da cumhuriyetin sanki şıp diye bir anda ilan edilmiş olduğu üzerinedir.

Oysa Cumhuriyet’in kuruluşuna ilişkin bu anekdotlar dikkat çekicidir:

Mustafa Kemal Paşa ile beraberindekilerin, Erzurum Valisinin, 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa’nın ve Mazhar Müfit Bey’in katılmalarıyla bir gece toplantısı yapıldı. Bu gizli toplantıda Mustafa Kemal Paşa, memleketin içinde bulunduğu durumu, alınması gereken önlemleri açık bir şekilde gözler önüne serdi:

“Arkadaşlar, tek çare: ulusal iradeye dayalı kayıtsız şartsız bir Türk Devleti kurmak ve amaca ulaşmaktır.”

Toplantı sona ermeden Mazhar Müfit Bey söz alarak şunları söyledi:

“Paşam, kararlarımızı verdik. Emir ve kumandayı da size bıraktık. Arkadaşlarımızın düşünmek, karar almak yolunda zamana ihtiyaçları olmadı. Şahsınıza ve enerjinize karşı umumi ve istisnasız bir güven hâkim… Esasen benim için mesele yok. İstanbul’a gidip parti kavgaları yüzünden hâsıl olmuş bulunan kin ve garazın sevk ve tesiri altında asılmaktan ise milli mücadelede ve milli dava yolunda ölmeyi tercih ederim. Ancak aydınlanmaya muhtaç olduğum bir nokta var…”

Mustafa Kemal Paşa’nın tebessüm ederek “Buyurun, söyleyiniz” demesi üzerine aralarında şu ilginç konuşma geçti:

 – Bu mücadeleye tabii muvaffak olmak azim ve iradesi ile girmiş bulunuyoruz. Muvaffakiyet ve zafere ulaştığımız takdir Hükumet şekli ne olacak? Bu hususta sarih bir şey söylemediniz.

 – Ne olmasını tasavvur buyuruyorsunuz?

Paşa, Mazhar Müfit Bey’in uzun bir düşünceye daldığını görmesi üzerine yine kendisi cevap verdi:

 – Azizim Mazhar Müfit Bey, bu mesele hakkında şimdiden bir şey söylemek istemem. Hattâ, mevzuu bahsetmemek doğru olur. Bu bahsi münakaşa etmenin zamanı gelmemiştir. Gelince görüşürüz. Karar verilen her şeyin tatbiki için vakit ve zamanını beklemek ve o zamanın geldiğini bilmek lazımdır. Şimdi sadece düşman tazyiki altında bulunan Padişahı ve muhasım kuvvetlerinin işgal ve istilasına uğramış olan vatanımızı kurtarmak için çalıştığımızı ifade etmekte fayda vardır. Bu günün ve içinde bulunduğumuz şartların icabı budur.

Daha sonra Hükumet şekli yine söz konusu oldu. Mazhar Müfit Bey, Mustafa Kemal Paşa’ya tekrar sordu:

– Paşam, muvaffak olacağınıza inanıyorum. Bu kanaatim kat’idir. Bunun için de emriniz altında bulunuyorum. Refakatçınızda sonuna kadar çalışmaya ve gereğinde ölmeye azim ve yemin etmiş bulunuyorum. Arkadaşlarımız da bu inan ve imanı muhafaza ediyorlar. Aramızda her şeyi görüştük. Görüşmeye de devam ediyoruz. Fakat muvaffakiyet takdirinde ki bundan şüphem yok. Hükumet şekli ne olacak? Muhakkak ki, mevcut Hükumet şekli bu memleketin refah, saadet ve terakkisine kâfi gelmeyecektir. Başka bir Hükumet şekli arayıp bulmamız lazım geldiği kanaatındayım.

Paşa, Mazhar Müfit Bey bu konu üzerine gülerek ve kesin bir ifadeyle şunları söyledi:

– Açık söyleyeyim, Hükumet şekli zamanı gelince Cumhuriyet olacaktır.

Mazhar Müfit Bey, o günün anısı olarak defterine şunları yazmıştır:

“Çok sevinçliyim. Nihayet, bütün katiyeti ve ciddiyeti ile Paşa’ya bunu söyletmiş bulunuyorum. Bu satırlarımı yazarken gözlerimden adeta sevinç yaşları boşanıyor. Mustafa Kemal’e inanıyorum, muvaffak olacağına inanıyorum. Dediğini yapacağına inanıyorum ve… ben şimdiden Cumhuriyet rejiminin başladığını kabul ediyorum. Üst tarafı resmi ve fiili tatbikat, nihayet bir zaman meselesi, tek dileğim: Allah o günü bana göstersin.”

Mazhar Müfit’in ifade ettiği gibi cumhuriyeti “resmen kurana dek fiili tatbikatlar yapmak” gereği söz konusuydu. Mustafa Kemal’in sözlerinde yıldızlaştırdığı “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” ifadelerinin gerçekleşmesi için 1919’dan 1923’e uzanan bir sürece, canlarını ortaya koyan bu inançlı öncü kadroyla Türk milletinin yüksek benliğine gereksinim vardı.

***

Dolu dolu bir yüzyılı geride bırakıyor Cumhuriyet. Acısıyla tatlısıyla, eğrisiyle doğrusuyla çok şey yaşandı. İkinci yüzyılına adım attığımız bu kutlu günde Ulu Önder’in sözleriyle anlamlandıralım ve öyle ulvi duygularla kutlayalım bu günü:

“Efendiler! Size şunu söyleyeyim ki, inkılâpçı Türkiye Cumhuriyeti’ni benim şahsımla var zannedenler çok aldanıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti, her manası ile büyük Türk milletinin öz ve aziz malıdır. Kıymetli evlâtlarının elinde daima yükselecek, ebediyen yaşayacaktır.”

Cumhuriyetimizin 100. Yaşı kutlu olsun!

(¹) Füsun Akatlı Altıok, Niçin Diyalektik, 1977

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları
aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat deneme bonusu veren siteler deneme bonusu bonus veren siteler