Gezegen’in Felsefesi: Yaşam mı, İnsan mı?
Cambell, Mitler felsefesini şöyle savunur: “Benim uyruğumun değil aklın gözü; benim dinimden olan grubun değil aklın gözü; benim dilimi konuşanların değil, aklın gözü… Böyle bir felsefe, yalnızca bu ya da şu grubun değil, gezegenin de felsefesi olacaktır.

Hasan Öğdüm
hasanogdum@gmail.com - 0532 325 07 86“Dünyaya aydan baktığınız zaman, dünyayı devletlere ya da uluslara bölünmüş olarak göremezsiniz. Bu, gerçekten de gelecek olan yeni mitolojinin sembolü olabilir. Bizim ülkemiz bu dünya olacak. Bu insanlarla biz biriz.”
Bu yaklaşımı, Paleolitik etiğin son temsilcilerinden biri olarak tanımladığı Şef Seattle’ın kendilerinden toprak satın almak isteyen ABD hükümetine yazdığı cevap mektubunda bulabiliriz:
“Washington’daki Başkan bize toprağımızı almak istediğine dair kelâmını gönderiyor. Ama gökyüzünü nasıl alır ya da satarsınız? Toprağı? Bu fikir bize yabancı. Eğer havanın ferahlığının ve suyun ışıltısının sahibi biz değilsek onları nasıl satın alabilirsiniz?
“Bu toprağın her parçası benim halkım için kutsaldır. Her parlayan çam iğnesi, her kumlu sahil, karanlık ormanların sisi, her çayır, her vızıldayan böcek. Hepsi de halkımın belleğinde ve deneyimlerinde kutsaldır.
“Ağaçların damarlarında dolaşan özsuyu, kendi damarlarımızda dolaşan kan gibi biliriz. Biz dünyanın parçasıyız ve o da bizim parçamız. Koku saçan çiçekler kız kardeşlerimiz. Ayı, geyik ve büyük kartal erkek kardeşlerimiz. Taşlı doruklar, çayırlardaki sular, midillinin bedeninin ısısı ve insan hepsi de aynı ailedendir.
“Nehirlerde parıldayarak akan su ve ırmaklar yalnızca su değil, atalarımızın kanıdır. Eğer size toprağımızı satarsak, onun kutsal olduğunu hatırlamalısınız. Göllerin berrak sularındaki her yansıma, halkımın hayatındaki olayları ve hatıraları anlatır. Suyun mırıltısı, babamın babasının sesidir.
“Nehirler kardeşimizdir. Susuzluğumuzu onlar giderir. Kanolarımızı onlar taşır ve çocuklarımızı onlar doyurur. Bu yüzden kardeşinize göstereceğiniz nezaketi nehirlere de göstermeniz gerekir.
“Eğer size toprağımızı satarsak, havanın bizim için kıymetli olduğunu, ruhunu hayat verdiği tüm canlılarla paylaştığını hatırlayın. Büyükbabamıza ilk soluğunu veren rüzgâr onun son nefesini de almıştır. Rüzgâr çocuklarımıza da hayat ruhunu verir. Eğer size toprağımızı satarsak, insanın gidip çayır çiçeklerinin tatlandırdığı rüzgârı tadabileceği bir yer olarak onu ayrı ve kutsal tutmalısınız.
“Çocuklarınıza bizim kendi çocuklarımıza öğrettiğimizi öğretecek misiniz? Toprağın anamız olduğunu öğretecek misiniz? Toprağın başına ne gelirse toprağın çocuklarının hepsinin başına da o gelir.
“Biz şunu biliriz: Toprak insana ait değildir, insan toprağa aittir. Her şey, hepimizi birleştiren kan gibi bağlantılıdır. Hayat ağını insan örmemiştir, o yalnızca onun içinde bir tutam ipliktir. Ağa her ne yapıyorsa kendisine de onu yapar.
“Bildiğimiz bir şey daha: Bizim tanrımız sizin de tanrınızdır. Dünya onun için kıymetlidir ve dünyaya zarar vermek, onun yaratıcısına hakarettir.
“Sizin kaderiniz bizim için bir gizem. Tüm bufalolar ölünce ne olacak? Tüm vahşi atlat evcilleştirilince ne olacak? Ormanın gizli köşeleri pek çok adamın kokusu ile dolu olduğunda ve olgunlaşmış tepelerin görüntüsü konuşan tellerden lekelerle kaplandığında ne olacak? Çalılıklar nerede olacak? Olmayacak! Kartal nerede olacak? Olmayacak! Hızlı midilliye ve avlanmaya elveda demek nedir? Yaşamın sona ermesi ve sağ kalmanın başlangıcıdır.
“Kızılderili’nin sonuncusu kırlarıyla birlikte yok olduğunda ve onun anıları yalnızca çayırın üzerinde dolaşan bir bulut olduğunda, bu kıyılar ve ormanlar hâlâ burada olacak mı? Hiç benim halkımdan kalan ruh olacak mı?
“Biz bu toprağı yeni doğan bebeğin annesinin kalp atışını sevdiği gibi seviyoruz. Bu yüzden eğer size toprağımızı satarsak, onu bizim sevdiğimiz gibi sevin Ona bizim baktığımız gibi bakın. Toprağın anısını onu aldığınızdaki gibi belleğinizde saklayın. Toprağı tüm çocuklar için koruyun, tıpkı Tanrı’nın hepimizi sevdiği gibi.
“Biz nasıl toprağın parçasıysak, siz de parçasısınız. Bu toprak bizim için kıymetli. Sizin için de kıymetli. Şunu biliyoruz: Tek bir Tanrı var. İster Kızılderili olsun ister Beyazderili, hiçbir insan birbirinden ayrı olamaz. Sonuçta hepimiz kardeşiz.”
Çokça tekrar ettiğimiz bir sözcük var: Empati. Bundan 170 yıl önce yazılmış bu mektupta kullanılmış ifadeler sadece bir tarihî belge değil. Günümüz Dünya’sının nasıl bir bataklığa saplanacağının da bir öngörüsü olmuş.
Akıl gözünü yitirmişliğin insanlığı getirdiği nokta bu. Tek gerçek sahip olduğumuz değer olan aklımızı gerçekten Dünya’nın hizmetine sunmazsak, insan olarak gideceğimiz yer de hiç iç açıcı olmayacak görünüyor.
Her şeye rağmen vakit var. Doğanın kendini yenileme gücü olduğunu biliyoruz. İnsanlık, ortak aklı devreye almalı. Artık Dünya’yla empati kurma ve rezone olma zamanı!