ÇOCUK DEDİĞİN…
Çocuk dediğiniz nedir?
Hasan Öğdüm
hasanogdum@gmail.com - 0532 325 07 86Bir ırgat mı?
Bir lütuf mu?
Bir gurur vesilesi, bir tatmin aracı mı?
El İlah (Allah) verdi mi?
Her şeyden önce bir bireydir çocuk. Hani olmayı bir türlü beceremediğimiz şey.
Saf haliyle gelir bize.
Eğer istersek, onu dilediğimiz gibi bezeriz.
Evet, bir bilinç, bir bilgi, sevgi ve ilgi gerek önce.
Bir insan yetiştireceksin ya her şeyden önce…
Kendini ne kadar yetiştirdiysen başta o kadar olacak, çocuğun kendi varlığı hayatına yön verecek.
Bir nevi emanete iyi bakarak onu belli mecraya doğru yönlendirmek, doğru şekilde desteklemek anne ve babanın kendi sorumluluğunda…
Öyle ya, ayakları üzerinde durduğundan emin olmadan donanımsız, korumasız bir başına salıvermek olur mu…?
Bazen bakıyorum; anne-baba olmak da bir ehliyete bağlanmalı diyorum. Ana-Babanın çocuk üzerindeki etkisi o denli büyük ki, henüz kendilerini eğitememiş olanların –dile kolay- bir çocuğa, bir insan yavrusuna sahip olmasını düşünemiyorum.
Aile içi eğitimin ne denli önemli olduğunu düşündüğümüzde bu fikrin radikalizmden öte ciddiyetle ele alınması gereken bir yönü var görünüyor.
Çocuğun akademik öğreniminin ilkokulda başlamış olmasından önce kendi öz bakım ve motor becerilerinin geliştirildiği, sosyal ilişkilerinin güçlendirildiği bir dönem olan kreş ve anaokulu dönemleri çok temel bir dönemi oluşturuyor.
Çocukların becerilerinin, yeteneklerinin açığa çıkmaya başladığı, öğretmen ve ana-babalar tarafından fark edilmeye başlandığı bir süreç bu.
Yetenek demişken, okullarımızda sanata ne kadar az kıymet verildiğinin farkındayız. O yetenekleri geliştirecek ya da sevk edecek alanlarımız ne yazık ki sınırlı.
Üstüne din tandanslı okullaşmanın yanında normal öğretim işleyişinin sürdüğü okullarda da müsamerelerde illa ki, din temalı piyesler, hatta tilavetlere varan uygulamalarla çağdaş eğitimden tamamen uzaklaşıldığı ve okullardaki eğitim anlayışının eğitim bakanlığı eliyle –protokollerle-bakanlıktan çıkarılarak türlü din cemaatlerine bağlı vakıfların insafına bırakıldığını esefle görüyoruz.
Dünyada çağdaş eğitim öğrenim denildiğinde önde gelen ülkelerin eğitim anlayışlarının bizde kapatılan Köy Enstitüleri anlayışının onların temellerini oluşturduğunu, ama bizdeki “kıt kafalar” yaklaşımından ötürü neden bu Köy Enstitüleri sisteminin modernize edilerek bir milli eğitim yaklaşımının geliştirilmediğini de anlıyoruz.
Ülkemizdeki çağdaş anlayışa sahip tüm kurum ve kuruluşların, bilinçli her bireyin bu ülkeye, bu ülkenin kurucularına bir borcu var ve bunu ancak çocuklarımıza yani geleceğimize yapacağımız doğru yatırımlarla ödeyebiliriz. Çağdaş eğitim kurumları kurarak, yetenekli çocukları destekleyerek, çocukların yeteneklerini ortaya çıkararak, onları birer alev topuna dönüştürerek bu açmazdan çıkabiliriz. Ben, sen, o demeden bu anlayış temelinde örgütlenerek geliştirilecek pozitif ayrımcılık içeren bir bakışla ülkemizin geleceğini, çocuklarımızı ancak bu şekilde kurtarabiliriz.
* * * * *
Çocuğumuzun hangi okulda okuyup mezun olduğunun gerçekte bir önemi yok. Siz anne baba olarak ondaki ışığı görebiliyor ve destekleyebiliyor musunuz, bu önemli.
Bir köy okulunda okuyan pırıl pırıl çocukları ne kadar işleyebiliyoruz, mesele budur…
Çocuk dediğin ne midir!?...
Çocuk, gelecektir.
Çocuk, hayattır.
Geleceği nasıl şekillendirmek istiyorsan, çocuğu da öyle biçimlendirirsin!