deneme bonusu veren siteler deneme bonusu acotr.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu deneme bonusu veren siteler

16 Mart 2023 - Perşembe

Depremle Gelen Çığlık: Kral Çıplak

Aydın’ın Yenipazar ilçesinde Belediye öncülüğünde düzenlenen depremle ilgili konferansta bilim insanı, saygıdeğer bilgemiz Prof. Övgün A. Ercan’ı dinlemeye gittim. Orada bulunuş sebebim birden fazla amacı içeriyordu.

Yazar - Hasan Öğdüm
Okuma Süresi: 6 dk.
678 okunma
Hasan Öğdüm

Hasan Öğdüm

hasanogdum@gmail.com - 0532 325 07 86
Google News

Aydın’ın Yenipazar ilçesinde Belediye öncülüğünde düzenlenen depremle ilgili konferansta bilim insanı, saygıdeğer bilgemiz Prof. Övgün A. Ercan’ı dinlemeye gittim. Orada bulunuş sebebim birden fazla amacı içeriyordu. İlki, bir gazeteci olarak halka aktarılacakları aktarmak; ikincisi, üyesi olduğumuz Selanik Platformu adına kendisini selamlamak; diğeri de sorumlu bir yurttaş olarak deprem hakkında kendisinden edineceğim bilgileri can kulağıyla dinlemekti.

Bu arada kendisiyle televizyon programı yapan tüm habercilerden bir ricam var: Kişilerin tercihlerine saygı duyulur ve buna özen gösterilir; kendisi Övgün ismini mutlulukla kullanıyor, künyesinde Ahmet de var, ama tercihi belli. Bu durum bana yıllar önce izlediğim Kökler dizi filmindeki Kunta Kinte’yi anımsattı, lütfen Tobi’leştirmeyelim.

Övgün Hocamız, öyle sakin, öyle dingin ama bilgece bir kararlılıkla anlattı tüm bildiklerini. Güzel Türkçemize gösterdiği özense inanılmazdı.

Görülen oydu ki; 1970’in Gediz Depremi’nden beridir değişen hiçbir şey yoktu. O günün siyasetçilerinden 2023’ün siyasetçilerine varıncaya kadar geçen dönemlerde siyasetçiler hep aynı ağzı kullanmışlardı.

28 Mart 1970’te saat 23:06’da Kütahya’nın batısındaki Gediz yöresinde meydana gelen ve 7,2 büyüklüğünde gerçekleşen depremde tüm Batı Anadolu sarsılmış, 1086 insanımız hayatını yitirmiştir. Yaklaşık 10 bin bina yıkılmış, 20 bin bina da hasar almıştır.

Dönemin yayın organlarında devletin Kızılay ve Ordu başta olmak üzere tüm kurumları ile seferber olunduğunu, sabahın ilk saatlerinde çadırların kurulmaya, ekmeklerin dağıtılmaya başlandığı ifade ediliyor.

Hep aynı ağız demiştik. Siyasetin diline pelesenk olan yaklaşım ve ifadeler halk tabanında da yerini buluyor: “N’apalım, bu bizim kara yazgımız!”

Eğer yönetsel olarak sorunların çözümünde bir başarı elde edemiyorsanız o ülke yönetimsizlik girdabına girmiş demektir.

Eğer insanınızın refahını yükseltemiyor, hatta tam tersi bir yoksulluk uçurumuna sürüklüyorsanız, o yoksulluk içerisinde savaş veren insanların bir felâket karşısında hiç şansları kalmamış demektir.

Eğer çocukların, gençlerin ve tüm öğretim kadrosunu yapısal değişimlerle gerileterek, çağın gerisine düşürmeye çalışıyorsanız ki 1947’den beri ülke bu duruma itilmiş. Köy Enstitüleri’nin Aydınlanma Işığı söndürülmüş ve ülkemiz gerici, yobaz, çağcıl olmayanların eline verilerek karanlıkta bırakılmıştır.

Aklın, bilimin, aydınlanmanın olmadığı bir yerde insan hayatı yeşermez. Sürdürülebilir bir hayattan bahsedilemez. Akıl, bilimin ışığıyla parıldar. İnsanlar akıllarını kullanarak düşünceler üretirler. Boş inanç ve itikatlara saplanmış inanç sahipleri özgür düşünceyi sevmezler. Tek tip bir düşünce olsun isterler. O da kendi düşünceleridir. İnandıkları da değil, kendileri gibi “düşünsün”den ibarettir her şey.

Tek tip düşüncede tek kişiye ihtiyaç vardır. Başta o olsun, gerisi ne olursa olsun. Otokratik sistemlerde geçerli olan ve çağın gerisinde kalan bu anlayış günümüz Türkiye’sinde her ortamda işlenmeye çalışılıyor. İşte sistem de tam bu yüzden tıkanıyor.

Deprem sürecinde yaşadığımız ve hâlâ çözüme her nasılsa kavuşturulamamış, gereksinimlerin tam giderilememiş olduğu durumlara tanıklık ediyoruz.

Bu deprem geçti.

Diyemiyoruz.

Sonrasında neler yapacağız, ne tür önlemler almalıyız?

Bilime kulak vermemiz gereken bir anlayışın gelişmesi için başka ne tip musibetler yaşamalı bu ülke, bu halk!

Bu yazıyı kaleme alırken bir bakıyoruz, deprem bölgesinde, uzmanların, şehir plancıların, jeofizikçilerin tüm uyarılarına rağmen tarım alanlarında konut inşaatları için temellerin kazıldığını, hafriyatın başladığı haberini alıyoruz.

Deprem için neler yapılması gerektiğini Prof. Dr. Sayın Övgün A. Ercan Hocamız açıkladı. Her yerde açıkladı ve durmak bilmeden, tükenmez bir enerjiyle oradan oraya koşarcasına giderek halkımızı gerek televizyon ekranlarından, gerek sosyal medyadan ve gerekse konferanslar yoluyla aydınlatmaya devam ediyor.

Pekiyi, biz halk olarak ne yapacağız?

Bu ülkenin asli unsurları olarak biz neye karar vereceğiz?

Yaşam biçimimizi değiştirmek için politikacıların zihniyetlerini mi değiştireceğiz, yoksa kuzu kuzu ya da kurbanlık koyunlar gibi bu anlayışa teslim olarak hayatımızı güya yaşıyor gibi mi yapacağız?

Yıllar yılı sürdürülen bu yanlış politikalarla, ülkemizin geldiği bu noktadan bir yükselişe geçme şansı, bir çıkış yapma tercihi her zaman vardır.

Osmanlı Saltanat Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne geçmiş olmamıza rağmen kralcı tavırlarla ülkeyi yönetip kendi saltanatını sürdürmeye çalışanlar kaybetmeye mahkûmdurlar. Biliyoruz ki, halkın gücü her şeyin üstündedir.

#
Yorumlar (2)
Hidayet KOÇ
19.03.2023 10:21
Kulluk kültüründen (kültürsüzlüğünden) Vatandaş ve Birey olma Kültürüne terfi edememenin doğal sonuçlarıdır sapı samanı ayıramamak. Orta doğu coğrafyasında maalesef (henüz) böyle yürümektedir bu işler….
Osman Gedikoğlu
18.03.2023 11:17
Teşekkürler değerli kardeşimiz
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları