Demokrasinin Olmazsa Olmazı: Özgür Basın
Demokrasinin Olmazsa Olmazı: Özgür Basın Ya da Dönemin Ağır Travması: Gökten Zembille İnen Gazetecilik
Hasan Öğdüm
hasanogdum@gmail.com - 0532 325 07 86Geçen köşe yazımda “zamanın öte ucundaki kıtada” yaşayan bir gazetecinin habercilik ve ABD basını üzerine yaptığı kritikte haberciliğin gitmekte olduğu yeri paylaşmıştım.
Günümüz Türkiye’sinde bağımsız gazetecilikten bahsetmek zor.
Bağımsız olmayan basın özgür olamaz.
Demokratik koşulların tam oluşmadığı bir ortamda özgür basın da varlığını sürdüremez.
Kitle iletişim araçlarına çok yüksek oranda etki eden bir iktidar anlayışıyla ancak besleme gazeteciler türetebilirsiniz.
Gelin, gazetecilik hakkında olması gerekenler hakkında bazı veriler paylaşalım:
Gazetecilik, haberleri araştırma, toplama, düzenleme ve yayma sürecini içeren bir mesleği ve iletişim alanını ifade eder.
Gazeteciler, haberleri toplumun ilgisini çeken olayları, bilgileri ve konuları halka aktarmak için çalışırlar.
Bu süreçte gazeteciler, bilgiyi doğrulamak, farklı kaynaklardan bilgi toplamak, röportajlar yapmak, olayları izlemek ve yazılı, görsel veya dijital medya aracılığıyla haberleri sunmak gibi görevler üstlenirler.
Gazetecilik, demokrasinin temel unsurlarından biridir.
Gazeteciler, kamuoyunu bilgilendirmek ve toplumu yönlendirmek için haberlerin tarafsız, doğru ve zamanında sunulmasını sağlarlar.
Gazetecilik, halkın bilinçli bir şekilde kararlar almasına, olayların şeffaf bir şekilde takip edilmesine ve güçlü olanın denetlenmesine katkıda bulunur.
Günümüzde gazetecilik, yazılı gazeteler, dergiler, televizyon, radyo ve dijital platformlar aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.
İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte, çevrimiçi gazetecilik (online gazetecilik) önem kazanmıştır ve hızlı haber paylaşımı, interaktif içerikler ve mobil erişim gibi özellikleri içerir.
Gazetecilik, etik kurallar ve mesleki standartlarla desteklenir.
Gazetecilerin doğruluk, tarafsızlık, çıkar çatışmasından kaçınma, gizlilik kaynaklarını koruma ve insanların itibarına zarar vermeden haber yapma gibi prensiplere uymaları beklenir.
Gazetecilikte, haber değeri, doğru bilgi sunumu, etkileyici yazı stili ve görsel-işitsel unsurların kullanımı gibi unsurlar da önemlidir.
Gazetecilik, toplumda bilgiye erişimi kolaylaştırır, demokratik tartışmalara katkıda bulunur ve haberler aracılığıyla insanların dünya olayları hakkında bilinçlenmesini sağlar.
Ancak, gazetecilik aynı zamanda zorluklarla da karşı karşıya kalabilir, örneğin sansür, baskı, tehditler veya kaynakların manipülasyonu gibi sorunlarla mücadele etmek zorunda kalabilir.
Gazetecilik, halkın haber alma hakkını güvence altına alırken, gazetecilerin de sorumluluklarını yerine getirmesi gereken bir meslektir.
Toplumun bilgiye erişimini sağlama, sorunları ifşa etme, çeşitli perspektifleri yansıtma ve toplumsal değişimi teşvik etme gibi önemli bir rolü vardır.
Aynı zamanda gazetecilik, insan haklarının, ifade özgürlüğünün ve basın özgürlüğünün korunmasında da önemli bir rol oynar.
Gazetecilik, hükümet ve kamu otoriteleri üzerinde denetim işlevi görür. Gazeteciler, yolsuzluk, kötü yönetim, yetkililerin kötüye kullanımı gibi konuları araştırır ve bu bilgileri kamuoyuna sunar. Bu sayede, halk, güçlü veya kötü niyetli aktörlere karşı korunma sağlar ve hesap verebilirlik ilkesini destekler.
Bu noktalar, demokrasi ve gazetecilik arasındaki temel ilişkiyi açıklamaktadır. Gazetecilik, demokrasinin işleyişine katkıda bulunurken, demokrasi de gazetecilerin ifade özgürlüğünü ve kamuoyunu bilgilendirme görevini destekler. Birbirlerini tamamlayan bu iki alan, demokratik bir toplumun sağlıklı işleyişini güçlendirir.
Oysa totaliter rejimlerle özgür basın arasında genellikle gerilimli bir ilişki vardır. Totaliter rejimler, genellikle basın özgürlüğünü sınırlayan veya ortadan kaldıran baskıcı politikalar izler.
Totaliter rejimler, haberlerin ve bilginin akışını kontrol etmek amacıyla sansür mekanizmalarını kullanır. Bu rejimler, gazetecileri, yayıncıları ve diğer medya çalışanlarını sıkı bir şekilde denetler. Haberlerin sansürlenmesi, kamuoyuna yanlış veya sınırlı bir bilgi sunulmasına neden olabilir.
Totaliter rejimler, medyayı propaganda aracı olarak kullanır ve haberleri kendi ideolojik veya siyasi amaçları doğrultusunda manipüle eder. Gerçeklerin gizlenmesi, yanlış bilgilerin yayılması ve manipülatif haber başlıklarının kullanılması yaygın olabilir. Bu, kamuoyunu etkilemeyi ve rejimin çıkarlarını güçlendirmeyi amaçlar.
Totaliter rejimlerde gazeteciler, haber yaparken veya eleştirel görüşlerini ifade ederken tehlikede olabilir. Gazetecilere karşı gözaltılar, tutuklamalar, saldırılar ve hatta öldürmeler gerçekleşebilir. Bu, basın özgürlüğünü ciddi şekilde baskılar ve gazetecilerin korku ortamında çalışmasına neden olur.
Totaliter rejimler, medya sektörünü tekelleştirme veya tamamen devlet kontrolü altına alma eğilimindedir. Bağımsız medya organlarına ve alternatif haber kaynaklarına izin verilmez. Medya, rejimin propaganda aracı olarak kullanılır ve tek bir görüşün hakim olduğu bir ortam oluşturulur.
Totaliter rejimlerde bilginin sınırlanması ve manipülasyonu yaygındır. Halkın gerçekleri öğrenme ve farklı perspektiflere erişim sağlama hakkı kısıtlanır. Bu, toplumun bilinçli bir şekilde kararlar almasını engeller ve totaliter rejimin hâkimiyetini pekiştirir.
Sonuç olarak, totaliter rejimler genellikle özgür basına karşı baskıcı politikalar izler. Basın özgürlüğünün sınırlanması, gerçeklerin manipülasyonu ve gazetecilere yönelik baskılar, totaliter rejimlerin hükümet kontrolünü güçlendirmesine ve muhalif sesleri susturmasına yardımcı olur. Bu, demokratik tartışma, hesap verebilirlik ve toplumsal gelişim açısından olumsuz sonuçlara yol açar.
Türkiye, basın özgürlüğü açısından zorlu bir dönemden geçmektedir. Son yıllarda basın özgürlüğü konusunda ciddi endişeler dile getirilmiştir.
Türkiye'de medya kısıtlamaları, sansür ve otonom olmayan medya organlarının varlığı konularında endişeler vardır. İfade özgürlüğüne ve gazetecilerin bağımsız çalışmasına yönelik baskılarla ilgili kaygılar artmıştır. Sansür uygulamaları, yayınları engelleme veya sansürleme amacıyla mahkeme kararları veya idari yaptırımlarla gerçekleştirilebilir.
Gazetecilere yönelik baskılar ve tutuklamalar konusunda endişeler vardır. Birçok gazeteci hapse atılmış, tutuklu olarak yargılanmış veya gözaltına alınmıştır. Gazetecilerin ifade özgürlüğünü kullanmaları nedeniyle terörle ilişkilendirilerek soruşturmalara tabi tutulmaları eleştirilmektedir.
Medya sektöründe çeşitlilik ve rekabetin sınırlı olduğu görülmektedir. Medya kuruluşlarının büyük bir bölümü, hükümete yakın veya hükümetin kontrolünde olan şirketler tarafından işletilmektedir. Bu durum, farklı seslerin yeterince yansıtılmadığı, kamuoyuna çeşitli perspektiflerin sunulmadığı endişelerine yol açmaktadır.
Son yıllarda internet ve sosyal medya kısıtlamaları artmıştır. Sosyal medya platformlarına erişim engellenmiş, içeriklere erişim kısıtlamaları getirilmiş ve sosyal medya kullanıcılarının ifade özgürlüğü sınırlanmıştır. İnternet üzerinde sansür uygulamaları ve sansürlü sitelerin engellenmesi de eleştirilmektedir.
Uluslararası basın özgürlüğü endekslerinde Türkiye'nin sıralaması düşmektedir. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) tarafından hazırlanan 2021 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye, 180 ülke arasında 153. sırada yer almıştır.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında ülkemizde gazeteciliği meslek etiğine uygun olarak yapabilmek, bu işi liyakatle sürdürebilmek giderek zorlaşmaktadır. Ama biliyoruz ki, gazeteci toplumu aydınlatır. Tıpkı günün karanlıktan sıyrılması gibi.
Demokratik bir ortamın var olması özgür gazetecilerin varlığıyla eştir.
Gazeteci özgür değil, toplum doğru haberden uzaksa karanlığa gömülmek de o derece yakındır.