deneme bonusu veren siteler deneme bonusu acotr.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu deneme bonusu veren siteler

17 Ocak 2024 - Çarşamba

Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev

Modern devlet örgütlenmesi sürecine baktığımızda bunun uzun süren bir süreç içerisinde gerçekleştiğini görüyoruz.

Yazar - Hasan Öğdüm
Okuma Süresi: 5 dk.
441 okunma
Hasan Öğdüm

Hasan Öğdüm

hasanogdum@gmail.com - 0532 325 07 86
Google News

Étienne de La Boétie (Etiyen dö La Boeti)  (1530-1563), insanların iktidara neden itaat ettiğini sorgulamıştır

Bir Rönesans insanı olan La Boétie, insan doğasının özgür ve eşit olduğunu ancak, insanların gönüllü olarak iktidara kul olduklarını söylemiştir.

Siyaset felsefesi literatürüne armağan ettiği “Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev” adlı eser, modern devletin örgütlenme sürecinde önemli bir kilometre taşıdır.

33 yıllık ömrüne Fransa’nın Sarlat kentinde başlar. Zenginliklerini ve konumlarını ulusal monarşiye bağlamış bir burjuva ailesinin çocuğudur.

Yaşadığı bölgede tarıma oranla ticaret burjuvazisinin hızlı gelişimiyle feodal sistem bölgede daha hızlı çözülmüş ve Kilise’nin etkisi azalmıştır.

Bu durum da soylu sınıfının konumlarını olumsuz yönde etkilemiştir.

1553 yılında üniversitedeki hukuk eğitimini tamamlayan La Boétie, ertesi yıl Kral’ın onayıyla bölge parlamentosunda danışmanlık görevine başlar.

Uzun yıllar dostluk kuracağı ve eserini dünyaya tanıtan Montaigne ( Monteyn) ile de bu görevi sırasında tanışır.

16.yüzyıl Fransası’nın en önemli sorunlarından biri din çatışmalarıdır. Aslında buradaki din savaşlarından kasıt mezhep savaşlarıdır.

Katolikler ve Protestanlar arasında ciddi sorunlar yaşanmaktadır.

Monarşi, bir yandan krallığı zayıflatan bu çatışmalara çözüm bulmaya çalışırken, bir yandan da kiliseye karşı gücünü pekiştirme çabasındadır.

Çatışmaların tarafı olan veya bu konuda fikir beyan eden Katolik Parti, Protestan Parti ve Politikler Partisi olmak üzere üç akım bulunmaktadır.

Üçüncü akım olan Politikler Partisi’nin görüşleri, monarşi tarafından desteklenmektedir.

Politikler, Katolikliğin devlet dini olarak kalmasını Protestanların da dini özgürlüklerinin güvence altına alınması gerektiğini belirtiyorlar ve dönemin şartlarına uygun olarak kiliselerin mutlak bir biçimde monarşiye bağlanmasını savunmaktadırlar. Esasen devlet dini olmasından ziyade bir başka inancın güvence altına alınması olarak anlaşılması yerinde olacaktır.

Konunun esasını kavramak için dönemin koşullarını bilmek gerekir. Bu kısa anlatımdan sonra gönüllü kulluk kavramı üzerine eğilelim.

Gönüllü kulluk kavramı; insanın doğasına değinmeden, insanların neden iktidara boyun eğdiklerini anlamak mümkün olmayacaktır.

La Boétie’nin insana bakışından bahsederken dönemin ünlü düşünürü Machiavelli’in (Makyavel) tam tersi bakışıyla ele aldığımızda daha net yerine oturturuz.

Machiavelli, özgürlük konusuna bireyin özgürlüğünden çok iktidarın ya da devletin özgürlüğü üzerinden değinmiştir. İnsana ve onun doğasına olumsuz bir bakış sergiler. İnsan doğasına dair yaptığı çözümlemesini insanların sabit özellikleri olarak değerlendirir. Belki de Makyavel’in en büyük kısıtı budur.

La Boétie, insan doğasının özgür olduğunu belirtir. Fakat zamanla insan bu özgürlüğünü yitirmiş ve kulluğa mahkûm olmuştur. İnsan doğadan ve doğasından koptuğu için kulluk durumuna düşmüştür. Doğayı “Tanrı’nın vekili ve insanların yöneticisi” olarak tanımlamıştır. Doğa, insanı akıl ile donatmış benzer ve eşit olarak yaratmıştır. Özgürlüğün doğal olması da insanların birbirini “yoldaş olarak ya da daha doğrusu kardeş olarak” görebilmelerinden kaynaklanmaktadır.

Machiavelli insan doğasını bencillik ve kötülük üzerinden çözümleyerek iktidarın uygulaması gereken yolları sunmaya çalışırken, La Boétie doğaya ve akla uygun olarak hükmeden-hükmedilen ayrışmasının olmadığı ve insanların siyasal iktidar tarafından kul edilmediği bir toplum yapısını işaret etmiştir.

Doğa durumu olarak ifade edilen bu durum bozulmuş, tiranların iktidarı altında insanlar hem özgürlüğünü hem de özgürlüğü koruma duygularını yitirmişlerdir.

La Boétie, bu durumun sorumlusunun tiran değil ona itaat eden insanlar olduğunu söyler. İnsanların nasıl olup da tek bir kişinin iktidarı altında kullaştığını anlamaya çalışırken “iki kişi tek kişiden çekinebilir; on kişinin de çekinmesi olasıdır. Fakat bin kişi, bir milyon kişi, bin kent, eğer kendilerini bir kişiye karşı koruyamıyorlarsa bu korkaklık değildir” yorumunu yapmıştır.

Korkaklığın, alçaklığın ve tüm erdemsizliklerin bir sınırı olduğunu, nasıl yiğitlik tek başına bir kaleye saldırmak değilse korkaklığın da böyle bir sınırının olmadığını söyler. Demek ki tirana boyun eğen halk sadece özgürlüğünü yitirmemiştir, özgürlüğünü koruma arzusunu da yitirmiştir.

Köleliğin tek sorumlusu halktır. Siyasal iktidarın varlığını sağlayan etken ise halkın ona itaat etme arzusudur. Çünkü özgürlüğe kavuşmak için “tirana karşı koymak, onunla savaşmak gerekmez bile”, der ve şöyle tamamlar:

İnsanlar kulluk etmemeye karar verdikleri an tiranlık başka bir eylem gerektirmeksizin yıkılacaktır.

Kaynakça: Étienne De La Boétie Üzerine Bir İnceleme, A Study on Étienne De La Boétie Gökhan ÇELEN, Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi 2018 Özel Sayısı, 155-179

#
Yorumlar (1)
Osman Gedikoğlu
19.01.2024 13:06
Teşekkürler. Halkın otoriteyi yok sayması yetmez. Halka karşı oluşturular güçlerin de kontrol altına alması gerekir. Bu durum ister istemez çatışmaları doğurur. Onun için Birlik olmak ve belli bir ideal uğruna birlikte hareket etmek şarttır.
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları