Ücretsiz Haberin Trajik Ölümü (*)
Bugün, bu köşede gazetecilik mesleğine dair bir analiz yazısına yer vereceğim.
Hasan Öğdüm
hasanogdum@gmail.com - 0532 325 07 86Bugün, bu köşede gazetecilik mesleğine dair bir analiz yazısına yer vereceğim. Elbette, okuyanlar için bir tekrar olabilir ama, The New York Times gazetesi köşe yazarı Lydia Polgreen A.B.D.’deki gazeteciliğin geldiği durum değerlendirmeleri ve çözümlemelerinin ülkemizdeki gazetelerin ve gazetecilerin de içinde bulunduğu durumlarla örtüşmeler ve benzeşmeler gösterdiğini eminim fark edeceksiniz. Bir sonraki köşe yazımda bu yazı üzerine değerlendirmelerimi bulabilirsiniz. Özellikle gazeteci meslektaşlarımın bu yazıyı okumalarını öncelikli olarak öneriyorum.
“Eski CNN Yöneticisi Jeff Zucker’ın yakın zamanda yayınlanan bir profilinde, gözüme küçük bir detay takıldı. 1 milyar dolara kadar yatırım yapabilecek bir girişim fonuna sahip olan Zucker, eski Vanity Fair Genel Yayın Yönetmeni Graydon Carter tarafından kurulan, jet sosyete seçkinlerine hitap eden gösterişli medya şirketi Air Mail’in çoğunluk hissesini almak isteyen en az üç talipten biri.
Avrupa kraliyet ailesi, lüks moda ve müstehcen suçları aynı sayıda harmanlayan dergi eski Vanity Fair’i hatırlatıyor. Genellikle eğlenceli. Bir süredir ben de derginin abonesiyim.
İşin bana ilginç gelen tarafı Amerikan gazeteciliğinde büyük bir kıyım yaşanıyorken böyle bir dergiye para ödemeye hazır bu kadar talip çıkması.
Los Angeles Times geçen hafta, yani iki gazetecilerinin Pulitzer Ödülü kazanmasını kutladıktan bir ay sonra, haber merkezi ve yazı işlerindeki çalışan sayısını yüzde 13 oranında azaltacağını duyurdu. Bir zamanlar medyanın geleceği gibi görünen şirketlerden Vice, geçen ay konkordato ilan etti. BuzzFeed, Pulitzer Ödüllü haber departmanını kapattı. Insider personelini bu yılın başlarında yüzde 10 oranında azalttı, çalışan gazeteciler grevde. Bir zamanların kudretli yerel haber şirketi Gannett’ten yüzlerce gazeteci de geçen hafta kısa bir grev yaptı. Büyük televizyonlar çok sayıda çalışanı işten çıkardı. MTV News kapandı.
Geçen hafta bu tenkisatların acısını daha yakından hissettim: 2020’den 2022’ye kadar çalıştığım iddialı podcast stüdyosu Gimlet’teki eski meslektaşlarımın çoğu işlerini kaybetti. İhbarnameleri ekibin araştırmacı podcast dalında Pulitzer kazanmasından kısa bir süre sonra geldi.
Herhangi bir sektörde özellikle de gazetecilik gibi demokrasi adına merkezi bir konumda olan bir sektörde iş kaybı endişe vericidir. Bu kayıpları asıl rahatsız edici kılan şey ise bu haber kuruluşlarının ortak noktası. Adını andıklarımızın çoğu kitlelere çok az para karşılığında veya bedavaya kaliteli haber sunmaya çalışan kurumlar.
Her zamankinden daha eşitsiz hale gelen bir dünyada, habere ulaşanlar ve ulaşamayanlar diye ikiye ayrılmamız şaşırtıcı değil. Yüksek kaliteli haberlere erişmek için abonelik ücretini karşılayabilen ve bu paraları ödemeye istekli insanlar için birçok seçenek bulunuyor: The New York Times, The Washington Post, The Wall Street Journal ve The Financial Times gibi gazeteler halen bir rekabet içinde. The New Yorker ve The Atlantic gibi dergiler de var. Punchbowl News, Puck ve Air Mail gibi yayınlar seçkin kitlelere hizmet veren, aboneliğe dayalı niş ürünleri de gelişiyor ve yatırım çekiyor. Aboneleri genelde varlıklı ve eğitimli.
Habere para ödeyemeyenler ya da ödememeyi seçenler ise bozuk bilgi ekosistemimizin sunabildiği kadarıyla haber alabiliyorlar ki bu çatının altında haber verme hırsı azalan televizyonlar, sosyal medya, başka kaynaklardan haberleri derleyen haber siteleri, partizan habercilik ve yorumcuların çıkıp kendi görüşlerini anlattığı radyolar var. Bu da demokrasimiz adına kötüye işaret.
Evet, kar amacı gütmeyen birkaç iddialı gazetecilik kuruluşu ve kaliteli dijital haber kuruluşu kaldı ancak bunlar da uçuruma tırnaklarıyla tutunmuş durumda.
Bazı haber kuruluşları, gerçek insanlar tarafından bildirilen ve yazılan makalelerin yanı sıra yapay zekayla da deneyler yapıyor.
Arianna Huffington’ın adıyla çıkan The Huffington Post’tan genel yayın yönetmenliği teklifi aldığımda, 2016 ABD başkanlık seçimi kampanyalarından bu yana habere para ödemeyen insanların bir haber sorununu düşünüyordum. Bunun öncesinde neredeyse 15 yıldır çoğunlukla da dış haberler muhabiri olarak çalıştığım The New York Times’tan ayrılmayı hiç ciddi olarak düşünmemiştim. The New York Times’ın dünyanın en ücra ve tehlikeli yerlerine dahi haber için gidebileceğini birinci elden tecrübe etmiştim.
Yine de iş görüşmesine gittim. Amerikan gazeteciliğinde bir şeylerin ters gittiği aklımdaydı. Yerel gazetecilik düşüşteydi. Haber medyasına duyulan güven dibe vurmuştu.
Sonra Donald Trump başkanlık seçimini kazandı. Ben de belki de artık başka bir yerde çalışmanın zamanı gelmiştir diye hissettim. Belki de Huffington Post beni rahatsız eden şu sorunun cevabını aramama yardımcı olabilirdi: Habere asla para ödemeyecek insanlar için nasıl kaliteli haberler üretebilirdik? Siyasi, ekonomik ve toplumsal güç düzeninin dışında kalmış hisseden insanlar hakkında değil, onlar için yazmak üzere konumlanmış bir haber kuruluşu yaratmak ne anlama gelebilirdi? İşi kabul ettim.
Akıllıca tasarlanmış geniş formatlı başlıklarıyla ve popülist duyarlılığıyla HuffPost altın çağındaki bir The New York Daily News gibi ortanın solu bir tabloid havasındaydı. İnternetten herkese ücretsiz yayın yapıyorduk. Faturayı dijital reklamcılık yoluyla şirketler ödeyecekti. Seçim sonrasının o umutsuz günlerinde insan, hayalleriyle iş hayatını harmanlamak ve daha iyisini ummaktan öte ne yapabilirdi?
Gazeteciliğin bu şekilde finanse edilmesi bir bakıma 1833’te Benjamin Day adlı genç iş insanının aklına gelen bir fikirle başlayan çok eski bir modeli temsil ediyordu.
Tim Wu’nun “The Attention Merchants” (Dikkat Tüccarları) adlı kitabında yazdığı gibi, o zamanlar New York’taki gazetelerin çoğu 6 sent’e satılıyordu ki bu da bugün 2 doların üzerine denk gelir.
Gazeteler küçük ve zengin bir kitleyi hedef alan lüks ürünlerdi. Day, okuyucularından gazetesi için sadece bir sent daha para alırsa daha fazla para kazanabileceğini fark etti ve okurlara bir şeyler satmak isteyen işletmelere yöneldi. Radyo ve televizyon gibi yeni teknolojiler haberlerin dağıtılma biçimini değiştirmiş olsa bile onun kurduğu The New York Sun, sonraki iki yüzyılın büyük bir bölümünde ABD’deki habercilik sektörünün şablonunu oluşturdu.
Maliyetlere sermayesi yeten haber kuruluşları kitlesel izleyici pazarını ele geçirip takipçilerinin ilgisini reklam verene sunma şansı buldu. İyi kar etmeleri araştırmacı habercilik, uluslararası habercilik gibi riskli ve pahalı girişimlerde dâhil olmak üzere kaliteli gazeteciliğe yatırım yapmalarına olanak sağladı.
Sonra neler olduğunu hepimiz biliyoruz. Başlangıçta dağıtım maliyetlerini neredeyse sıfıra indiren ve karmaşık reklam türleri satmaya yönelik araçlar yaratan internet, gazeteciliği ileri taşımak yerine ekonomik bir kriz yarattı. Reklam verenler çok daha ucuz ve hedef gözeten dijital ürünlere yönelirken gazeteler maliyetli basılı ürünlerine devam etti. Yerel habercilik çuvalladı, The New York Times gidi devler bile varoluşsal tehditlerle karşı karşıya kaldı.
Bu arada, dijital devrim fiziksel üretim maliyetlerinin yükünden kurtulmuş ve yeni bilgi dağıtım biçimleriyle güçlendirilmiş haber kuruluşlarını doğurdu. HuffPost, insanların internette aradığı bilgilerle eşleşen haberleri tersine mühendislik yoluyla üretmenin yolunu buldu.
Sonra sosyal medya geldi ve insanların sosyal ağlarında büyük kitleler oluşturma fırsatı ortaya çıktı. Hiper büyüme fırsatını sezen risk sermayedarları medya işine girerek bu dijital yeni zenginlerin değerlemelerini arşa çıkardı.
Buradan gelen dolarlarla güçlenen bazı şirketler, tıpkı zamanında geleneksel gazete yayıncılarının yaptığı gibi kaliteli gazeteciliğe yatırım yaptı. HuffPost 2012’de Pulitzer kazandı. Vice News, aşırı sağ için televizyon yayınlarında çığır açtı. BuzzFeed News araştırmacı gazeteciliğe ve uluslararası haberciliğe büyük yatırım yaptı, bir de Pulitzer kazandı.
Bir süreliğine yeni teknoloji sayesinde yeni bir kaliteli kitle iletişim biçimi ortaya çıkıyormuş gibi göründü. Sonra her şey dağıldı. Reklam verenler aracıları yani yayıncıları devre dışı bırakmaya ve doğrudan sosyal medya platformlarından reklam satın almaya başladı. Çvrimiçi ortamda yeni bir dezenformasyon çağını başlatan Trump’tan sonra dijital platformlar büyük ölçüde haberlere sevgisini yitirdi.
Anlayacağınız, dijital medya ortamına parti biterken girmiştim. HuffPost’ta üç yıl içinde birkaç tur işten çıkarma dönemi yaşadık. Sonunda, o zamanlar HuffPost’un sahibi olan Verizon Media’yı siteyi daha haber odaklı bir şirkete satmaya teşvik ettim. Satmayınca ayrıldım. Bir yıl kadar sonra Verizon HuffPost’u BuzzFeed’e verdi, kendisi BuzzFeed’den hisse aldı.
Büyük bir ana sayfa takipçisi olan HuffPost, sosyal medyaya nispeten daha az bağımlıydı, bu sayede hayatta kaldı. Artık daha küçük ancak son dakika haberlerini veren veren yetenekli ve girişimci gazetecileri istihdam etmeye devam ediyor. Yine pek çok yerden çok sayıda kaliteli ve çeşitli haberleri dijital ortamda ücretsiz sunma rüyasının büyük ölçüde öldüğünü görmek ağır geliyor.
Kaliteli gazeteciliğe para talep eden hala çok başarılı birkaç medya şirketi var. En iyi haber kuruluşları kamu hizmeti misyonlarını ciddiye alarak podcast’ler ve e-posta bültenleri gibi herkesin ücretsiz ulaşabildiği ürünleri oluşturuyor. Bazılarının ödeme duvarları nispeten geçirgen, hatta kamu güvenliğini ilgilendiren büyük olaylarda bu duvarları tamamen kaldırıyor.
Ancak hayatta kalan pek çok ücretsiz site personel sayısını azalttı, haber yapmaya değil derlemeye odaklanıyor. Bu da önemli ama orijinal gazeteciliğe yatırım yapmakla aynı şey değil. Gerçek haber üretme bütçeleri küçüldü, televizyon haberlerine konuşan kafalar hâkim.
Mevcut manzara, haberlere asla ödemeyen ve asla ödemeyecek olan kitlesel izleyicinin yetersiz hizmet alması anlamına geliyor.
Ortak bir gerçeklik yaratmak her zaman kitle iletişim araçlarının işiydi. Ancak bugünümüz ve geleceğimiz 1830’lara çok benziyor. Bir kesim insan Güney Fransa’da tatil ipuçlarını Air Mail’den alıyor, geri kalanlar yapay zekânın derleyip internete attığı ne varsa onu okuyor.
Geride kalan iki yüzyılın büyük bir bölümünde ücretsiz olan ya da en azından reklama dayandığı için ücretsiz gibi görünen habercilik iyi bir işti. Ancak iddialı kitlesel gazeteciliğin teminatı olan reklam dolarları artık teknoloji milyarderlerinin ceplerini dolduruyor. Hepimiz, kaliteli gazeteciliğe para ödemeye istekli olup bunu yapabilecek durumda olanlarımız bile bu nedenle artık daha fakiriz.”
©2022 The New York Times Company
(*) İlgili yazı Gazete Oksijen’in 16-22 Haziran 2023 tarihli sayısından alınmıştır.