Mammallık Sürecinde İnsan
Hayvanlar âleminin “insanların” da dâhil olduğu, dişilerinde bulunan meme bezleri ve hem dişi hem erkek bireylerinde bulunan ter bezleri, kıl, işitmede kullanılan üç orta kulak kemiği ve beyinde yer alan neokorteks bölgesi ile ayrılan bir omurgalı sınıfı

Hasan Öğdüm
hasanogdum@gmail.com - 0532 325 07 86İnsanın da içinde yer aldığı 6500 memeli türünden, sadece birini temsil ediyoruz. Ülkemiz bunlardan 170 ayrı türe ev sahipliği yapıyor.
En büyük mammalın 35 m uzunluğunda 120 ton ağırlığındaki mavi balina olduğu genelde bilinse de en küçük mammalın sadece 3 cm ve 1 gr ağırlığında yabanarısı yarasası olduğunu belirtmekte öğrenmek adına yarar var.
Bazı mammal türleriyse yine kendileri gibi aynı türden bir mammal olan “insan” tarafından evcilleştirilmişlerdir: İnek, at, koyun, keçi gibi. İnsanın buradaki becerisi sahip olduğu en büyük değer olan akla dayanmaktadır.
Aklın ne yönde kullanılması gerektiğine dair tartışmalar, filozofinin de temellerinin atıldığı Akademos’a uzanmaktadır.
Adını Attikalı kahraman Akademos’un mezarının da bulunduğu bu zeytinlik bölgeden alan, Düşünür Platon’un “Akademeia” okulunu kurduğu dönemde düşünme öğretileri, sorulan sorularla biçimlenen zarif sohbetler şeklindeydi. Düşünme talimleri, fikir üretimlerinden önce soruların zihinlerde yarattığı doygunluk esas alınırdı.
Şimdi, “akademi ölçeğinde” bilimin en üst düzeyde yapıldığı, akademik eğitim ve çalışmaların sürdürüldüğü üniversiteler de adını Akademiya’dan almaktadır.
Bazı ünlü filozoflar bir mammal olan insanı, diğer mammal türlerinden şu şekilde ayrımsarlar:
Konfüçyus’a göre “İnsan, öğrenen hayvandır.”
Thales’e göre ise “İnsan, araştıran hayvandır.”
Sokrates “İnsan, sorgulayan hayvandır.” der.
Platon ise insanı toplumsal bir hayvan olarak tanımlar.
Heraklitos “İnsan, tartışan hayvandır.” der.
John Locke’a göre “İnsan, deneyen hayvandır.”
John Dewey için insan, çıkarını düşünen hayvandır.
Kant ise ”İnsan, eleştiren hayvandır” der.
Descartes (Dekart) farklı bir bakışla “İnsan, konuşan hayvandır.” ifadesinde bulunur.
Hegel’e gelirsek o, insanı sistematik bir hayvan dizgesine oturtur.
Gazali başka bir pencere açar ve “İnsan, tutarsız bir hayvandır tanımını yapar.
Albert Camus (Kamü) için “İnsan, itiraz eden hayvandır.”
Erich Fromm ise insanı sevgi çizgisine taşır, onun için “insan, seven bir hayvandır.
Bergson, insanı araç yapan bir hayvan olarak niteler.
Nietzsche –günümüz toplumu yaklaşımıyla biraz da hakaretamiz- “İnsan, düpedüz hayvandır.” tanımını yapar.
Aristo ise optimum bir yol bulur: “İnsan, düşünen hayvandır” der.
Evet, insan hayvan statüsündedir belki ama düşünmek, aklını deneyimsel bilgiyle birleştirerek büyütmek, onu insanlaştırmaya doğru itecektir. İnsan, düşüncenin gücünü fark ettiğinde düşünmenin de erdemine erişecektir.
İnsanlık tarihindeki karanlık çağlara bakın, aklın yitip gittiği, itikatlarla çıkmazlara sürüklendiğini görürsünüz.
Karanlık çağ, geçmişi değil, akıl ve bilim yolundan uzaklaşılan tüm zamanları kapsar.
Yaşadığımız hayatı akılla sorgular, akılla anlarız. Aklı esaret altına almak, düşüncenin önüne set çekmek, özgür, öz değer sahibi bireyler olmanın önündeki en büyük engeldir.
Özgürlüğün kökündeki öz, töz ve cevher olarak asıl bizi temsil eder. Özün bireysel yolculuğu mükemmeli birlikte yakalamak isteyen kollektivizmin şaheser ereğiyle kesişir.
Akıl, sahip olduğumuz biricik varlık olarak insanlığın aydınlanma yolundaki tek parlak ışıktır.